TENSES (Zamanlar)
A) Simple: Do + V1
1.) Past (-di)
2.) Present (-ir)
3.) Future (-ecek)
B) Continuous: (-yor) Be + V1......ing
1.) Past (-yordu)
2.) Present (-yor)
3.) Future (-yor olacak)
C) Perfect: (-miş) Have + V3
1.) Past (-mişti)
2.) Present (-miş)
3.) Future (-miş olacak)
D) Perfect Continuous: (-mekte) Have Been + V1......ing
1.)Past (-mekteydi)
2.)Present (-mekte)
3.)Future (-mekte olacak)
To speak: Konuşmak
***Not: Bir fiilin mastarsız haline (to’suz) o fiilin birinci hali denir.
D) Perfect Continuous: (-mekte) Have Been + V1......ing
1.) The Present Perfect Continuous Tense: I have been speaking. (Konuşmaktayım)0,
0,,,”
2.) The Past Perfect Continuous Tense: I had been speaking. (Konuşmaktaydım)
3.) The Future Perfect Continuous Tense: I will have been speaking (Konuşmakta olacağım)
Not: İngilizcede, zaman ne olursa olsun bir cümlede yapılacak değişikliklerin hepsi
yardımcı fiil üzerinde yapılır.
Not: Formal yazışmalarda kesinlikle kısaltmalar yapılmaz.
Not: İngilizcede bir olayın basit olması demek, continuous olmaması demektir.
Not: Bir olayın perfect olması demek iki olaydan öncekini vurgulamak demektir. Tek başına bir perfect olaya nadiren rastlanır.
C) Perfect: (-miş) Have + V3
1.) The Present Perfect Tense: I have spoken. (Konuşmuşum)
2.) The Past Perfect Tense: I had spoken. (Konuşmuştum)
3.) The Future Perfect Tense: I will have spoken. (Konuşmuş olacağım)
B) Continuous: (-yor) Be + V1......ing
1.) The Present Continuous Tense: I am speaking. (Konuşuyorum)
2.) The Past Continuous Tense: I was speaking. (Konuşuyordum)
3.) The Future Continuous Tense: I will be speaking. (Konuşuyor olacağım)
V1 V2 V3
Be: am, is, are.......was, were...........been
Not: Her zamanda üç yapıyı bir arada gösterip üzerinde farklılığı görmek daha öğreticidir.
Continuous: Devamlı, devam eden.
Progressive: Kademe kademe gelişen.
Present: Şu an, hediye.
Not: Devamlı zamanları continuous ile ifade etmek daha uygundur. Con tinuous’ları anlatırken “Be” fiilleri ve bunların hallerinden bahsetmek verimliliği arttırır.
Not: Bir cümlenin zamanını öğrenebilmek için ilk önce yardımcı fiillere bakılır. Bu bize, bu cümlenin 4’lü gruptan hangisine gideceğimizi gösterir.
The student has been waiting for us.
My father will be repairing his car.
He had seen us.
We will have completed the study.
Not: Perfect’li cümleler tek başlarına bir yargı ile kullanılmaz. Daha iyi anlaşılsın diyebu cümleler verildi. Normalde bu cümleler ingilizcede yoktur veya eksiktir.
A) Simple: Do + V1
1.) The Simple Present Tense: (Geniş zaman) Ali speaks.(Ali konuşur)
2.) The Simple Past Tense: (Dili geçmiş zaman) Ali spoke.(Ali konuştu)
3.) The Future Tense: (Gelecek zaman) Ali will speak. (Ali konuşacak)
İngilizler dilde kısaltmayı çok severler. İngilizcede temel zamanları 4 gruba ayırarak inceledik. Simple dışındaki gruplarda yardımcı fiillerle zamanları çekiyor ve yardımcı fiillere bakarak cümlenin hangi zamanla kurulduğunu öğreniyoruz. Örneğin “have” varsa perfect, “be” varsa continuous’tur diyoruz. Bu yüzden İngilizler, simple dışındaki üç grupta kısaltma yapamamışlardır.
I do speak. (Konuşurum)
You do speak
He does speak
We do speak
You do speak
They do speak
Simple zamanlarda yardımcı fiil olmadan da hangi zaman olduğunu anlayabiliriz. Cümleye bakarak “have” yok, perfect değil; “be” yok continuous değil, o zaman simple’dır diye kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu yüzden İngilizler Simple grupta kısaltma yapmışlardır.
Simple Gruptaki Kısaltmalardan Doğan Zorluklar
Bir fiilin isim hali ile birinci hali aynıdır. Simple Tense’lerde bu durum karışıklığa yol açmaktadır.
· To decrease: Azalmak (verb) To book: Rezerve yapmak (verb)
· The decrease: Azalış (noun) The book: Kitap (noun)
Bu zorluğu gidermek için simple cümlelerde üçüncü tekil şahıslarda temel fiile “s” takısı getirilir. Bu durum isimlerin tekil-çoğulu ile ters ilişkilidir. ”s” takısı kelimenin isim değil; fiil olduğunu gösterir.
This decrease: This tekildir. Decrease’de “s” takısı yok. O zaman bu isimdir diyoruz. (Bu azalış)
This decreases: This tekildir. Decrease’de “s” takısı vardır. O zaman bu fiildir diyoruz. (Bu azalma)
O halde şimdi simple zamanlara gidebiliriz.
1 .) The Simple Present Tense: (Geniş zaman): Ali speaks. (Ali konuşur)
Not: Simple present’te “do” kısaltılır. Eğer düz olumlu cümlede “do” varsa, bu vurgu için kullanılır.
I do believe. (Tabi ki inanıyorum)
2.) The Simple Past Tense (Dili geçmiş zaman)
I did speak. (konuştum)
Did, do’nun ikinci halidir. Simple past tenste yardımcı fiil kısaltılınca, kendisine uygulanan ikinci hale getirme temel fiile uygulanır. Yani temel fiil ikinci halde yazılır. Kısaltılmış şekliyle yazacak olursak;
I spoke şeklinde olur.
Fiillerin ikinci halinin kullanıldığı tek yer Simple Past Tense’ dir. V2 kullanıldığından isim ile karıştırma problemi de kalmıyor.
Eğer bu tense’ de did kullanılsa simple present tense’de olduğu gibi anlamı pekiştirmek içindir. Olumsuz, soru ve olumsuz soru cümlelerinde “did” yardımcı fiili kullanılır. Did’in cümlede olması durumunda temel fiil daima V1 halinde yazılır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------011111111111111111
Çarşamba 08. 12. 1999
1.) The Future Tense: (Gelecek zaman)
İngilizcede Future, bir zaman olarak kabul edilmez. Çünkü gelecekte olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değildir. Bu sebeple “Will” ve “Shall” aslında yardımcı fiil değillerdir. Bunlar Modall’lar içinde düşünülür. Bu sebeple normalde;
I shall do speak. (Konuşacağım)
You will do speak
Şeklinde yazılmalıdır. “Do” kısaltması yapıldığında, fiil de birinci halde olduğu için diğer Simple gruplarındaki gibi karışıklık olmuyor ve “Will” ve “Shall” sanki yardımcı fiilmiş gibi görev görüyor. Bu şekilde “–ecek, acak” anlamını temel fiile yükleyerek gelecek zaman anlamını katıyor.
Burada önemli bir nokta da şudur: Cümleyi olumsuz veya soru yaparken Simple grubunun yardımcı fiili olan “Do” yu çağırmaya gerek yoktur. Çünkü bu görevi yardımcı fiil rolü üstlenen “Will” ve “Shall” görür.
Modal matığı da bu şekildedir. Yani aslında modal’ların kullanımında da normalde “Do” yardımcı fiili vardır ve kısaltma yapıldığı için direkt olarak modal’dan sonra temel fiil birinci haldedir.
PRONOUNS
Pro:...nın yerine, ileriye. Noun: İsim (gramatikal olarak)
Bu yüzden “Pronoun” ifadesi ismin yerine geçen yani zamir demektir.Şimdilik özne olan ve nesne olan zamirleri göreceğiz.
Subject Pronouns Object Pronouns
I Me
You You
He Him
She Her
It + VERB + It
We Us
You You
They Them
Subject Pronouns’ lar mutlaka çekimli bir fiilden önce gelirler. Bu nedenle zaten bu zamirler özne; fiiller de yüklem oluyor.
Object Pronouns’lar da mutlaka çekilmiş fiillerden sonra gelirler.
Yukarıdaki tablodan da gördüğümüz gibi bazı özne ve nesne zamirleri birbirinin aynıdır. Bir cümlede böyle zamirlerin özne veya nesne olduklarını anlamak için bunların fiilden önce - sonra geldiğine bakmak gerekir.
Not: Özneler daima yalın haldedir. Kitap, okul, Ali gibi. Kitabi, okulda, Ali’ye gibi hal ekleri almış durumda kesinlikle özne olamazlar.
Verilen Bir Cümlenin Zamanını Bulma
Bir cümlede zamanını bulmak için önce asıl fiile sonra da yardımcı fiillere bakılır. Bunların özelliğine göre cümlenin hangi zamanla kurulduğuna karar verilir.
We had been conducting the experiment. (Deneyleri yapmaktaydık)
Be + V1.....ing olduğundan “Continuous”lu bir zamandır diyoruz. Have var, “Perfect” ; ve V2 formda olduğu için de “Past” olduğunu söylüyoruz. Böylece cümlemizin zamanı “Past Perfect Continuous”tur.
Conduct: Yapmak, yürütmek, Beraber götürmek
Ducere: Conduct’un latincesidir. Lider, götürmek gibi anlamı vardır. İngilizcesi “Duce”dir.
Duct: Götürmek. Con: beraber; Conduct: Beraber Götürmek, yürütmek anlamına gelir.
Aşağıda yazacağımız cümlelerin zamanları da aynı mantıkla bulunur.
She will be waiting for us this time next week. (O gelecek hafta bu zamanda bizi bekliyor olacak)
(Burada “for” bir edattır. Edatların kullanımı dilden dile farklılık arz eder. İngilizce’de bazı fiiller edatla kullanılır. Wait for: ...için beklemek gibi. Biz yukarıdaki cümleyi çevirirken “O, gelecek hafta bu zamanda bizi bekliyor olacak” deriz. Ama bir İngiliz bu cümleyi düşünürken “O, gelecek hafta bu zamanda bizim için bekliyor olacak” der.)
My father was watching them. (Babam onları izliyordu.)
I have seen it before. (Onu daha önce görmüşüm.)
He often critizes us. (O sık sık eleştirir.)
Thay had been struggling for victory. (Onlar zafer için mücadele etmekteydiler.)
Struggle for: ...için mücadele etmek
We stadied English at university. (Biz üniversitede İnglizce çalıştık.)
At: ...de, ...da. (Süreklilik arzeder. Ev, hastane, üniversite gibi süreklilik gerektiren ifadelerle kullanılır.)
İn: ...de, ...da. (anlık bir süre gerektiren durumlarda kullanılır.)
Zamanların Kullanıldığı Yerler
Past Perfect Past Present Future
xxxxXxxxx xxxxXxxxx X X
Past Perfect Continuous Past Continuous
Olay, bir noktada olup bitmişse,Simple
· Olay, bir devamlılık arz ederse Continuous
· Olay, bir olayın öncesi veya sonrası ile ilgili ise Perfect’tir.
Zaman çizelgesinden de gözlenebileceği gibi Simple Past ile Past Continuous çakışıyor. Bu yüzden ikisi aynı yerde kullanılabilir ve birbirinin yerini alabilirler.
Geçmişte iki olay çakışmıyorsa, biri diğerinden önce oluşmuşsa Perfect’ te gideriz. Past Perfect, past öncesi bir noktada; Past Perfect Continuous ise, past öncesi devamlılık gösteren bir olayda oluşmuş ve ikisi çakışıyor demektir.
Past Perfect, geçmişin öncesi olduğu için kompleks bir cümledeki iki cümlecik Past Perfect ile kurulamaz.
Şimdi bu dört zamanın alternatif cümle kurma formlarını inceleyelim:
1.) Gerek Simple Past, gerekse de Past Continuous tek başına bir cümlede kullanılabilirler.
I saw them last night. (S. Past)
I was sleeping last night at ten o’clock. (Past Continuous)
2.) Cümlede iki cümlecik var - iki yüklem - ve çakışmışsa ikisi de Simple Past olabilir.
I saw him when he entered the room.
S. Past S. Past
3.) İki cümlecik var ve çakışmışsa biri S. Past, diğeri Past Continuous olabilir. Hangisi önce, hangisi sonra önemli değildir.
When you phoned, I was sleeping. (I was sleeping when you phoned.)
S. Past Past Continuous
4.) İki cümlecik var ve çakışıyorsa ikisi de Past Continuous olabilir.
I was reading the newspaper while my wife was watching TV.
Past Continuous Past Continuous
Özet olarak;
a) Bir cümlede iki cümlecik Past Perfect ile kurulamaz.
b) Simple Past ve Past Continuous tek başlarına bir cümlede olabilirler, ikisi aynı yerde kullanılabilirler.
c) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise ikisi de Simple Past olabilir.
d) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise biri Simple Past, biri Past Continuous olabilir.
e) Bir cümlede iki cümlecik var ve ikisi çakışmış ise ikisi de Past Continuous olabilir.
Geçmişte iki olaydan biri önce, biri de sonra oluşmuşsa; yani olaylar çakışmıyorsa;
Önce cümle çözümlenecek. Bu iki olaydan önceye giden Past Perfect, sonra olan S. Past’tır.
The lesson had started when I arrived there.
Past Perfect S. Past
Burada geçmişte meydana gelen iki olay vardır. Bunlar, çakışmamakta ve biri diğerinden önce meydana gelmiştir. Önce olan Past Perfect ile sonra olan S. Past ile ifade edilmelidir. Bu durumdaki cümle kuruluşunda başka alternatifler de vardır. Önceki Past Perfect Continuous, sonraki Past Continuous veya diğer formlar da olabilir.
My mother had been serving the table when I arrived home.
(Ben eve vardığımda, annem masayı hazırlamaktaydı.)
My mother was serving the table when I arrived home.
(Ben eve vardığımda, annem masayı hazırlıyordu.)
Türkçe’de “Hazırlamaktaydı” ve “Hazırlıyordu” aynı anlamda kullanılmaktadır. İngilizce’de, bunlar tamamen ayrı anlamdadır. “Hazırlamaktaydı” ifadesinde,ben eve gittiğimde annemin yaptığı eylemi görmüyorum, çünkü eylem olmuş, bitmiştir. “Hazırlıyordu” ifadesinde ise, benim eve gitmemle annemin yaptığı eylem çakışmış; ben annemin yaptığı eylemi görüyorum. Bu iki ifadenin karışıklığa yol açması İngilizce’nin yapısından değil; Türkçe’nin yapısından kaynaklanmaktadır.
My children were sleeping when I arrived home. (Eve vardığımda çocuklarım uyuyorlardı)
My children had been sleeping when I arrived home. (................uyumaktaydılar.)
Thomson’un Grameri adlı Kitaptan bir örnek:
I saw the man on his knees when I opened the door. I understood that he had been looking
at throw the key hole. (Kapıyı açtığımda, adamı dizlerinin üstünde gördüm. Anladım ki adam anahtar deliğinden bakmaktaydı.)
Past Perfect S. Past Past’ın Sonrası
xxxxXxxxx xxxxXxxxx xxxxXxxxx
Past Perfect Cont. Past Continuous
Türkçe’nin yapısından kaynaklanan “Hazırlamaktaydı” ve “Hazırlıyordu” ifadelerinin anlam karışıklığını gidermek için yukarıdaki örnek verilmiş çok güzel bir örnektir. Olayın son cümlesinde, Past Perfect Continuous yerine kesinlikle Past Continuous kullanılamaz. Çünkü kapı açılmıştır ve adam eylemini sürdüremeyecektir. Dolayısıyla kapıyı açanın da adamın bakma eylemini görmesi mümkün değildir. Eğer Past Perfect Continuous yerine Past Continuous kullanılsaydı ki bu kullanım yanlış olurdu; kapıyı açma ile adamın anahtar deliğinden bakması aynı anda olmuş olacaktı. Bu da cümleden de anlaşıldığı gibi mümkün değildir.
Yukarıdaki zaman çizelgesinde de gözlendiği gibi bir de Past’ın sonrası gerçekleşen olaylar vardır. Diyelim ki geçen hafta biri ile görüştük ve o, işinden istifa edeceğini söyledi. Bu iki olay nasıl aktarılacak?
Eğer biz onunla görüştüğümüzde istifa etmiş olsaydı ve bunu bize söyleseydi bu durumda biz cümlemizi S. Past ve Past Perfect ile kurardık. Yani cümlemiz;
He said that he had resigned. (O istifa ettiğini söyledi) olurdu.
Eğer biz onunla görüştüğümüzde yukarıda dediğimiz gibi istifa edeceğini söyleseydi bu durumda cümlemiz;
He said that he would resign. (O istifa edeceğini söyledi) olur.
Geçmişin sonrası durumunda, sonraki eylem bir devamlılık da arz edebilir. Eğer eylem sürekli bir eylem ise, continous ile verilmelidir. O zaman cümlemiz;
He said that he would be working as a manager at the bank. (O, bankada müdür olarak çalışacağını söyledi)
When: .....dığı zaman
While: ....iken. (Bu bağlaç genellikle continuıus’lularla kullanılır.)
PARTİCPLES
Türkçe karşılığı “ortaç, sıfat fiil” demek olan Participles’lar İngilizcede biçimsel olarak üç bölüme ayrılırlar.
Present Participle Past Participle Perfect Participle
Sleeping Slept Having slept
Speaking Spoken Having spoken
Coming Come Having come
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Pazar 12.12.1999
Present Tense’lerin Kullanıldığı Yerler
1.) The Simple Present Tense
2.) The Present Continuous Tense
3.) The Present Perfect Tense
4.) The Present Perfect Continuous Tense
Present Perfect Present Future
xxxxXxxxx X X
Present Perfect Cont.
Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’nin kullanıldığı yer aynıdır. Present Perfect Tense, geçmişte bir noktada olmuştur. Present Perfect Continuous Tense ise aynı yerde, fakat sürekli bir durumda olmuştur. Bu iki zamanın kullanımında önce ile ilişkisi düşünülmelidir. Ayrıca bu iki zamana özgü bazı zarf ve edatlar vardır. Aşağıda verilecek olan bu zarf ve edatlar görüldüğünde mutlaka Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’lere gidilmelidir.
Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense Gerektiren Zarf ve Edatlar:
For: ...dır ....den beri
Since: ...den beri
Just: Henüz, yeni, az önce, şimdi.(Çok kısa bir süre önce olan eylemleri anlatır.)
Yet: Daha, henüz.
Already: Halihazırda, .......mış bile
Recently: Son zamanlarda
Lately: Son zamanlarda
Over: Boyunca, .....de, ....da
Ever: Hayatında, hiç, şu ana kadar.
Never: Hayatında, hiç, Şu ana kadar. (Ever’ın olumsuz yapısıdır.)
For and Since
For and Since “.....den beri” anlamına geldiği için konuşma anında geçen olayın öncesi ile ilişkisi kuruluyor. Ayrıca olayın etkisi konuşma anında devam etmektedir. Bu açıklamalar da zaman olarak Present Perfect Tense ile Present Perfect Continuous Tense’leri gerektirir.
We have been waiting for you since morning. (Sabahtan beri seni beklemekteyiz.)
I have been smoking for ten years. (10 yıldır sigara içmekteyim)
Birinci cümlede, bekleme eyleminin sadece konuşma anı ile ilgilenilmez. Bekleme eyleminin öncesi ile ilişkisi kurulur ve öncesinin konuşma anına etkisi de belirtilir.
İkinci cümlede, sigara içme eyleminin sadece şu anı ile ilgilenilmez. Konuşma anının on yıl öncesi ile ilişkisi kurulur.
For and Since’in kullanımının karıştırılmaması gerekir. Bunun için şöyle bir ayırım koyabiliriz:
****Zaman ismi varsa: Since
****Zaman miktarı varsa: For kullanılır.
I have smoked for 10 years şeklinde Present Perfect ile de cümleyi kurabiliriz. Çünkü bu iki zaman birbirine eşittir. Bu iki cümlenin anlamı bakımından karışıklık çıkması Türkçe’nin bu iki zaman açısından yetersiz oluşundandır.
Yet
We have not decided yet. (Hala karar vermedik.)
Yet, konuşma anında geçen eylemin öncesi ile ilişkisini kuruyor. Bu yüzden “yet” görüldüğü yerde Present Perfect Tense düşünülür. Burada karar vermeme öncesinden başlamış, hala karar verilmemiş ve her an karar verilip eylem sonuçlandırılabilir. (Yet olumsuz cümlelerde kullanılır.)
Just
He has just gone out. (Henüz dışarı çıktı.)
Bu cümleden eylemin çok kısa bir süre önce gerçekleştiğini anlıyoruz. Yani dışarı çıkanın merdivenlerde olabileceği, çok uzakta olmadığını anlıyoruz. Bu anlamı katan “just”tır ve bu yüzden Simple Past değil de Present perfect kullanıyoruz. Eğer çok yeni olmayan olaylar aktarılırsa o zaman “just” kullanılmaz.
Already
They have already given up the project. (Onlar projeden vazgeçmişler bile.)
Geçmişte olay belirsiz bir zamanda olduğu için Present perfect kullanılır.
Recently = Lately
I have not met him recently. (Son zamanlarda onunla karşılaşmadım.)
Burada bizi perfecte götüren “Recently”dir. Çünkü şu anda konuşulan eylemin öncesi ile ilişkisini “Recently” kuruyor ve olayın etkisinin hala devam ettiğini anlıyoruz.
Ayrıca bir zarf olan “Recently” den “ly” eki atılırsa, bir sıfat olan “recent” elde edilir. Bu sıfatın isimler önünde kullanılması ile elde edilen sözcük de Present Perfect gerektirir. Örnekleyecek olursak;
In recent years, enflation has been falling down. (Son yıllarda enflasyon düşüyor.)
Ever x Never
Have you ever seen such a novel. No, I have never seen such a novel.
(Hayatında böyle bir roman gördün mü? Hayır, Hayatımda böyle bir roman görmedim.)
Ever and never Present Perfect gerektirir. Çünkü konuşma anında geçen eylemin öncesi ile ilişkisini kuruyor.
*****Over*****
Boyunca, ....de, ....da anlamına gelen “Over”ın iki kullanımı vardır.
1.) Çoğul bir zaman sözcüğünün veya bir etkinliğin önünde ise: Eğer “over” bu
konumu ile kullanılırsa, zaman olarak Present Perfect gerektirir.
Over the past few years, Scientist have developed a new cure.
(Son birkaç yılda bilim adamları yeni bir tedavi geliştirdiler.)
Burada “over” çoğul bir zaman önünde kullanılmıştır. Bu yüzden zaman olarak Present Perfect kullanılmıştır. Mantığı da şudur: Geliştirilen tedavi bir noktada olup bitmiş değildir ve etkisi sürmektedir.
2.) Tekil bir zaman sözcüğünün veya bir etkinliğin önünde ise: Eğer “over” bu
konumu ile kullanılırsa, zaman olarak Simple Past gerektirir.
Over the past month, the prices increased by 10 %. (Geçen ayda fiyatlar %10 arttı.)
Burada “over” tekil bir zaman önünde kullanılmıştır. Bu yüzden zaman olarak Simple Past gerektirir. Çünkü olay olup bitmiştir.
Başka örnekler verecek olursak;
Over the last meeting, the chairman explained everything(Geçen toplantıda başkan her şeyi açıkladı)
Over the last meetings, the chairman has explained everything.
“Over”ın Diğer Kullanımı
Daha önce de değinildiği gibi “over” ın ...de, ...da anlamına gelen kullanımı da vardır. Peki bunun, aynı anlama gelen “in”, “at” gibi sözcüklerden farkı nedir? “Over”da gizli bir “boyunca” anlamı vardır. Bu yüzden kullanılacak cümlede bir süreğenlik varsa “over”; bir noktada olup bitmişse diğerleri kullanılır.
Örneğin;
Derste söz aldı: “at” kullanılır. (Bir noktada olup bittiği için.)
Derste uyudu: “over” kullanılır. (Bir devamlılık gösterdiği için.)
Simple Present vs Present Continuous
Simple Present, Türkçe’deki Geniş Zamana karşılık gelir. Geçmişte, şu an ve gelecekte olabilecek eylemler, alışkanlık haline gelmiş olan eylemler İngilizce’de bu tense ile ifade edilir.
Present Continuous ise, içinde bulunan anda yapılan, kontrolümüz altındaki eylemleri ifade etmede kullanılır. Her eylemin kontrolü elimizde olmayabilir. Duyu eylemleri gibi.
Believe in: İnanmak
Dare: cesaret etmek
Detest = Loathe: iğrenmek
See: görmek
See off: uğurlamak
I am believing in God diyemeyiz. Ancak, I believe in God diyebiliriz. Çünkü Allah’a inanmak, kontrolümüz altında olan ve istesek hemen inanmayacağımız bir durum değildir.
I am loving my country diyemeyiz. Ancak, I love my country diyebiliriz.
Bütün “Linking Verbs”lerin Continuous formları yoktur. Ancak bu fiiller eğer duyu eylemi anlamında bir anlama sahip değiller ise continuous formda kullanılabilirler. Örneğin; “See”, görmek anlamında continuous formda kullanılamaz. Yani, I am seeing diyemeyiz. Ama “See off” uğurlamak demektir ve continuous formda kullanılabilir. Çünkü “uğurlamak” eylemi, kontrolü elimizde olan bir eylemdir. I am seeing off my friend gibi.
Her continuous formu olmayan fiiller için alternatif simple zamanı kullanılır.
Present Continuous için Simple Continuous
Past Continuous için Simple Past
Perfect Continuous için Present Perfect alternatif olarak kullanılır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çarşamba 15.12.1999
Future Perfect Yapıları
The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense’lerin her ikisi de aynı yerde kullanılır.
Present Future Perfect Future
X xxxXxxx X
Future Perfect Continuous
Gelecekte belli bir zamanda olacak eylemleri ifade ettiğimizde cümleyi basit Future ile kurarız. Eğer gelecekte belli bir zamanın öncesine vurgu yapılırsa cümle, The Future Perfect Tense veya The Future Perfect Continuous Tense’lerden biri ile kurulur.
Örneğin;
Saat beşte ders başlayacak, Basit Future ile
Beşe kadar ders başlayacak, Future Perfect ile kurulur.
The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense zamanlarının kullanımında dikkati çeken “By” edatı vardır. Bu edat, bir cümlede varsa mutlaka Future Perfect’i işaret eder.
By: ...e kadar
Exceed: aşmak
The population of Turkey will exceed 100 millions in 2010.
(Türkiye’nin nüfusu 2010 yılında 100 milyonu aşacak.)
Bu cümlede, gelecekte belli bir noktada gerçekleşecek olaydan söz edildiği için Basit Future kullanılmıştır.
The population of Turkey will have exceeded 100 millions by 2010.
(Türkiye’nin nüfusu 2010 yılına kadar 100 milyonu aşmış olacak.)
Görüldüğü gibi “By” edatının olması Futre Perfectli yapı ister. Yani bir cümlede “...e kadar” anlamına gelen “by” edatının varlığı Future Perfectli yapı gerektirir. Peki bu cümlede niçin Future Perfect Continuous değil de Future Perfect kullanılmıştır? Future Perfect kullanılmıştır. Çünkü 100 milyona aşma eylemi sürekli olmayıp; bir anda gerçekleşen bir eylemdir. Bu yüzden continuous kullanılmamıştır. Zamanların kullanımında bu şekilde spesifik özelliklerine de dikkat etmek gerekir.
Sınavlarda, The Future Perfect Tense ve The Future Perfect Continuous Tense’lerle ilgili sorularda bu iki zamanın ikisi de şıklarda verilmez. Çünkü ikisi de aynı yerde kullanılır ve aynı anlama gelir.
By ve Until / Till Arasındaki Kullanım Farkı
By: ...e kadar
Until / Till: ...e kadar
İkisi de “....e kadar” anlamına gelen bu iki edat arasında çok önemli bir kullanım farkı vardır. Eğer konuşma anı ile gelecekte belirtilen zaman arasında eylem sürekli oluyorsa Until / Till kullanılır. Eğer konuşma anından sonra “...e kadar” ifadesinin geçtiği bir noktada eylem oluyorsa “By” kullanılır ve bu da Future Perfectli yapı gerektirir. Bu açıklamayı zaman çizelgesinde gösterecek olursak;
Present Until / till Future Present by Future
XxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxX X X X
Present Saat 10Present Saat 10
Olayın gerçekleştiği nokta
I will study untill 10 o’clock. (Saat ona kadar çalışacağım)
He will have called us by 10 o’clock. (Saat ona kadar bize telefon edecek.)
Birinci cümlede, zaman çizelgesinde de görüldüğü gibi konuşma anından gelecekte belirtilen zamana kadar çalışma eylemi sürekli yapılacaktır. Burada süreklilik olduğu için “by” artık kullanılamaz; “until” kullanılır.
İkinci cümlede ise, telefon açma eylemi konuşma anından gelecekte belirtilen zamana kadar sürekli değil de bir noktada gerçekleşecektir. Bu kullanım da “by” edatını gerektirir ve “by” kullanımı da Future Perfect’i işaret eder.
Not: Edatların kullanım özelliğinden dolayı “By” cümlenin başına da gelebilir. Normalde edatların asıl yerleri cümle sonlarıdır. Ama kullanım yerleri değişebilir.
By the end of next month, we will have completed our study.
(Bu ayın sonuna kadar çalışmamızı tamamlamış olacağız.)
Eğer gelecekte yapılacak bir eylemi, öncesi ile ilişki kurarak aktaracaksak tense olarak Future Perfect kullanırız.
By the end of year, I will have been working at D.U. for 15 years.
(Yıl sonuna kadar, Dicle Üniversitesinde 15 yıldır çalışmakta olacağım.)
“For” edatının Farklı Perfect ifadelerindeki Kullanımı
Now, I have been studying for three hours. (The Present Perfect Continuous Tense)
(Şu anda üç saatten beri çalışmaktayım.)
When you phoned, I had been studying for three hours. (The Past Perfect Continuous Tense)(Sen telefon ettiğinde, üç saatten beri çalışmaktaydım.)
By the end of this month, I will have been teaching Engilish for three years. (The Future Perfect Continuous Tense) (Bu ayın sonuna kadar üç yıldır İngilizce öğrenmekte olacağım.)
Not: Sorulan bir soru üzerine “for”un kullanımı yukarıdaki cümleler üzerinde anlatıldı.
Zamanların Kullanımındaki Karışıklıklar
1.) Simple Past – Present Perfect Kullanımı: Bu iki zamanın kullanımında Türkçe’nin yapısından kaynaklanan bazı karışıklıklar vardır. Bu karışıklıkları gidermek için zamanların İngilizce’deki tanımından başlayalım.
Simple Past: Geçmişte, belli bir zamanda olmuş, bitmiş olayları aktarır. Yani Simple Past’ı kullanabilmek için kesinlikle zamanın belli olması ve olayın olmuş - bitmiş olması gerekmektedir. Eğer bu iki şart eksik ise, kesinlikle Simple Past kullanılamaz. Bu durumda Simple Past’ın alternatifi olan Present Perfect’e gidilmelidir.
I saw him three days ago. (Onu, üç gün önce gördüm.)
They signed a peace agreement in 1990. (Onlar, 1990 yılında bir barış antlaşması imzaladılar.)
Görüldüğü gibi birinci cümlede “görme” eylemi oluş-bitmiş ve belli bir zamanda (üç gün önce) olmuştur. Bu nedenle Simple Past kullanılmıştır. İkinci örnek için de aynı açıklama geçerlidir.
Eğer olay geçmişte belirsiz bir zamanda olmuşsa ve etkisi konuşma anında da devam ediyorsa artık Simple Past kullanılamaz. Bu durumda Simple Past’ın alternatifi olan Present Perfect’e gidilir.
My family has moved many years before. (Ailem, birkaç yıl önce taşınmış.)
Burada “taşınma” eylemi, hem belirsiz bir zamanda olmuş hem de etkisi konuşma anında devam etmektedir. Bu nedenle Simple Past kullanılmamış; alternatifi olan Present Perfect’e gidilmiştir.
Olayın etkisi durumunu bir örnekle açacak olursak;
I lost my key. (Anahtarımı kaybettim.)
I have lost my key. (Anahtarımı kaybetmişim.)
Birinci cümlede geçmişte olmuş-bitmiş olan “kaybetme” eyleminin etkisi konuşma anında yoktur. Bu nedenle kaybedilen anahtarın bulunduğu anlaşılır. İkinci cümleden ise anahtarın henüz bulunamadığı ve kaybetme eyleminin etkisinin konuşma anında da var olduğu anlaşılır.
Simple Past – Present Perfect kullanımında yukarda anlatılan detaylara dikkat edilmelidir. Ayrıca Present Perfect kullanımında önemli bir husus daha vardır. Eğer verilen bir cümlede bizi Present Perfect’e götüren bir işaret yoksa (yet, just, for, since vb. gibi) olayın etkisi ve zamanı düşünülerek sonuca varılır.
Present Perfect’li bir cümlede eğer bir zaman dilimi kullanılmışsa (this month, this century, this day vb.) bu zaman diliminin etki alanı devam etmelidir. Zaman dilimleri de genellikle “this” ile başlarlar.
Örneğin, saat öğleden önce on birde kahvaltı yapılmadığı söylenmek istense Simple Past kullanılamaz. Çünkü öğle yemeğine kadar yapılacak bir yeme eylemi kahvaltı olacaktır. Bu nedenle Present Perfect kullanılmalıdır. Eğer öğleden sonra o gün için kahvaltı yapılmadığı söylense artık yapılacak bir yeme eylemi kahvaltı olamayacağından Present Perfect kullanılamaz; kullanılacak zaman Simple Past olmalıdır.
Saat 11.00 Today, I have not had breakfast. (Bu gün kahvaltı yapmamışım.)
Saat 14.00 Today, I did not have breakfast. (Bu gün kahvaltı yapmadım.)
2.) Present Continuous – Present Perfect Continuous Kullanımı
Present Continuous kısa bir zaman dilimi ile sınırlıdır. Olayın sadece şu anı ile ilgilenilir, öncesi ile bir ilişkisi kurulmaz. Present Perfect Continuous’ta ise, olayın öncesine gitmek gerekir.
I’m living in D. Bakır now. (Şimdi D. Bakır’ da yaşıyorum.)
Bu cümlede sadece olayın şu anı ile ilgileniliyor. Ayrıca kısa bir zaman dilimi vardır. Bu nedenle Present Continuous kullanımı gerektirir.
I have been living in D. Bakır for five years. (Beş yıldır D. Bakır’ da yaşamaktayım.)
Bu cümlede ise sadece olayın şu anı değil öncesi de işin içindedir. Böyle bir ifadede artık Present Continuous kullanılamaz, alternatifi olan Present Perfect Continuous kullanılmalıdır.
She is working in a bank, now. (at present)
She has been working in a bank since last year. (öncesi ile ilişkili)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Pazar 19.12.1999
Zamanların Kullanımına Bazı Örnekler
I haven’t received the documents yet. (Hala belgeleri almadım.)
Present Perfect
Bu cümlede, “have” var ve fiil üçüncü haldedir. Bu nedenle Present Perfect ile kurulmuş bir cümledir. Bu cümleyi “..........almamışım.” diye Türkçe’ye çevirmek İngilizce açısından daha uygundur. Ama Türkçe’ye uygunluk açısından “.......almadım” diye çevrilir. Bu yüzden İngilizce’den Türkçe’ye çeviri yaparken genel yapıyı ve anlamı bozmamak şartıyla kulağa hoş geldiği şekilde çevirmek gerekir. Bu şekilde cümleyi çevirirken, sanki cümle Simple Past ile kurulmuş gibi algılanır. Gerçekte cümle görüldüğü gibi Present Perfect ile kurulmuştur. Bu nedenle yapılan bu açıklama çeviri için geçerlidir. Yani İngilizce’de yukarıdaki cümlede Simple Past kullanılamaz.
To receive: almak, kabul etmek.
To conceive: kavramak, algılamak
Reception: kabul edilen yer (Receive’ın isim halidir. Diğer fiiller de bu şekilde isimleştirilebilirler.)
Concept kavram
Co, Con, Com (ses uyumuna göre): beraber
Per: ...için, karşısında.
To percive: idrak etmek, algılamak.
De: olumsuzluk katan bir ön ektir.
To decieve: kandırmak, aldatmak.
Deceptive: aldatıcı.
Dikkat edilirse, yukarıdaki kelimelerin hepsi “receive” den türetilmiştir. Dolayısıyla bir kelimenin anlamı bilinirse, türevlerinin de anlamlarını bulunabilir. Öğrenilen bu kelimeleri, türevleri ile birlikte yazarak çalışmak daha verimli olacaktır.
The E.U will be contributing to our economy enormously in the years ahead.
Future Perfect Continuous
(A. B, önümüzdeki yıllarda ekonomimize büyük ölçüde katkıda bulunuyor olacak.)
Yukarıdaki örneğin açıklamasına benzer şekilde cümlemizin zamanını çözümlüyoruz. “will” var, Future; “be” var Continuos; yani Futre Continuous’tur diyoruz.
Enormously: büyük ölçüde, çok.
Ahead: dosdoğru, ileri
To contribute: katkıda bulunmak.
To distribute: dağıtmak.
To attribute: ...e atıfta bulunmak, ...e bağlamak.
To retribute:
“Tribu” Latince bir kelime olup; Roma döneminde ortaya çıkmıştır. “Aşiret” anlamındadır. Roma döneminde üç önemli aşiret varmış. “Tribun” ise, aşiret liderinin aşiret bireylerinin etkinliklerini izlerken oturduğu yüksek yer demektir. Statta oturulan yer anlamındaki “tribün” kelimesi buradan gelmektedir.
They had been waiting for three hours when we arrived there.
Past Perfect Continuous Simple Past
(Oraya vardığımızda, onlar üç saatten beri beklemekteydiler.)
Fiil kelimelerinin anlamları bilinmezse de zamanların kullanımına hakim olmak bizi sonuca götürebilir. Örneğin bu cümleyi zaman uyumu açısından irdeleyebiliriz. Burada Past Perfect Continuous yerine Past Continuous kullanılamazdı. Çünkü Past Continuous eylemin sonrasına da gider. Halbuki örneğimizde, “biz oraya vardığımızda” bekleme eylemi artık bitmiştir ve eylemin sonrasına gidilmez. Bu yüzden Past Perfect Continuous kullanılmıştır. Bu ifadeyi zaman çizelgesinde gösterecek olursak;
Simple Past Present
xxxxXxxxx X
Past Perfect Continuous
Past Continuous
***** Gramer İçin Kaynaklar:
1.) A. J. Thomson, A.V. Martinet: Kullanışlı İngilizce Dilbilgisi Rehberi.
2.) Betty Schrampfer Azar: Fundamentals Of Englısh Grammar (I, II, III)
The workers will have given up going on strike. (İşçiler, greve gitmekten vaz geçmiş olacaklar.)
Go on strike: greve gitmek
When he arrived at the station, the train had leaft. (O istasyona geldiğinde tren ayrılmıştı.)
S. Past Past Perfect
Not: Temel cümlecik Past Perfect ise, zanan cümleciği Simple Past olmalıdır. Her iki cümlecikte kesinlikle Past Perfect kullanılamaz.
When I arrived home my father was reparing his car.(eve vardığımda babam arabasını tamir ediyordu.) (Bu cümleden, “babamın hala arabayı tamir ettiğini ve benim bu eylemi yaptığını gördüğüm” anlaşılır.)
When I arrived home my father had repared his car. (eve vardığımda babam arabasını tamir etmişti.) (Bu cümleden, “babamın arabayı tamir etmiş olduğunu ve benim bu eylemi görmediğim” anlaşılır.)
When I arrived home my father had been reparing his car. (eve vardığımda babam arabasını tamir etmekteydi.) (Bu cümleden, “babamın arabayı, ben eve varmadan kısa bir süre önce tamir etmiş olduğunu ve benim bu eylemi görmediğim” anlaşılır.)
Şu ana kadar birkaç test olduk.
We have had several tests so far.
Şimdiye kadar
So far
By far
Up to now
Until now
Up to the present (time)
Till now
Such far
To date
Hitter to
Hepsi “şimdiye kadar” anlamındadır. Cümlenin akışına göre “şu ana kadar” ifadeleri ile hangi zamanın kullanılacağını kestirebilmek gerekir.
MODALS
“Modal”, “mod” dan gelir. Mod, “kip” anlamına gelir. Dolayısıyla Modal, “Kiplik” demektir. Modal’lar yardımcı fiil sisteminden yararlanan ama farklı fonksiyona sahip ünitelerdir.
I don’t speak. (Konuşmam.)
I can speak. (Konuşabilirim.)
Görüldüğü gibi yardımcı fiiller, anlamlarını yükleme katmazlar. Ama Modal’lar anlamlarını yükleme katarlar.
Can: ...e bilmek: güç, yetenek
-bilir May:. ..ebilmek: olası, tahmin
Be able to: ..e bilmek: Can’ e eşittir.
Must: ...meli, ...malı: Must’ta zorunluluk söyleyenden kaynaklanır,
-meli, -malı Have to: zorunda olmak. Zorunluluk var: Have to’da ise dışardan kaynaklanır.
Should: gerekir. Her ikisi de “tavsiye öneri” anlamında kullanılır. İkisinin arasında
Ought to: gerekir. çok az bir nüans farkı vardır, aynı anlamda kullanılabilirler.
Modal’ ların Kullanımı
1.) Modal’ lar çekimsizdir. Yani şahıslara göre değişmezler.
2.) Modal’lar daima V1 ile kullanılırlar.
3.) İki model kesinlikle yan yana kullanılmaz.
Örnekler;
They can accomplish the project in time. (Onlar zamanında projeyi tamamlayabilirler.)(Güç, yetenek)
He may go abroad next year. (O önümüzdeki yıl yurt dışına gidebilir.) (Tahmin)
***Not: “Can” ile “May” yapısı olumsuz cümlelerde tamamen birbirinden ayrılır.
I may go. (Gidebilirim) (tahmin) I may not go. (Gitmeyebilirim) (tahmin)
I can go. (Gidebilirim) (güç, yetenek) I can not go. (Gidemem) (güç, yetenek)
We are able to produce more goods. (Daha fazla mal üretebiliriz.) (Güç, yetenek)
Accomplish: gerçekleştirmek, tamamlamak, bitirmek, yapmak
Produce: üretmek
Goods: ürün, eşya, mal
You must wait for us untill 5 o’clock. (5’ e kadar bizi beklemelisin.) (Zorunluluk söyleyenden )
You have to brush your teeth three times a day. (Günde üç defa dişlerini fırçalamalısın.) (Zorunluluk dışardan)
Turkey should put emphasis on the production. (Türkiye üretimine önem vermelidir.) (Nasihat var.)
Put: Vermek, koymak, yerleştirmek.
***Not: Eğer herhangi bir modal, yukarıda belirtilen üç özelliğe uymazsa veya kullanımında bu özellikler eksikse o zaman “semi modal” olur. “Be able to ve Have to” gibi. Örneklerde de görüleceği gibi bunlar çekime de girer; başka modallar ile de kullanılabilirler.
He must be able to resign. (O istifa edebilmelidir.)
The minister must be able to confess everything. (Başkan her şeyi itiraf edebilmelidir.)
Confess: itiraf etmek.
***Not: Görüldüğü gibi iki modal bir arada kullanıldığında önce tam modal sonra semi modal yazılır. Çeviri yaparken de önce semi modalın anlamı söylenir.
A child should be able to walk when he is 7 month. (Bir çocuk, 7 aylık olduğunda yürüyebilmesi gerekir.)
He may have to resign upon corruption. (O istifa etmek zorunda kalabilir.)
A teacher must be able to travel. (Bir öğretmen seyahat edebilmelidir.)
We may have to give up the project. (Projeden vaz geçmek zorunda kalabiliriz.)
We must be able to see him tomorrow. (Onu yarın görebilmeliyiz.)
He may have to explain the events. (O olayları açıklamak zorunda kalabilir.)
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çarşamba 22. 12. 1999
Present Past Future
Can Could -------
May Maight -------
Be able to was / were able to Will be able to
Must ------- -------
Have to Had to Will have to
Should ------- -------
Ought to -------- ------
Future formu olmayan modalların present formu future anlamında Türkçe’ de olduğu gibi kullanılırlar.
Modal’ ların Past ve Future Kullanımlarının Özel Anlamları
Could – Was / Were able to Kullanımı
Could, (...e biliyordu.) geçmişte yapılmış sürekli olaylar için kullanılır ve içinde bir “yor” anlamı gizlidir.(Could not ile Couldn’t kullanımlarının anlamları birbirinden farklıdır. Bunları sonraki derslerimizde öğreneceğiz. Yazı dilinde kısaltma yapmak uygun değildir.)
Was / Were able to, (...e bildi) geçmişte yapılmış bir tek olay için kullanılır.
We could see each other. (Biz birbirimizi görebiliyorduk.)
Each other: each = her bir, other = diğeri. Each other: her bir diğeri = birbiri
He could put aside some money when he was young. (O gençken biraz para bir tarafa koyabiliyordu.)
We were able to see each other. (Biz birbirimizi görebildik.)
He was able to recognize the corpse. (Cesedi teşhis edebildi.)
Recognize: tanımak, teşhis etmek
Corpse: ceset
I was able to attain my goal. (Ben amacıma ulaşabildim.)
Goal: amaç
To attain: ...e ulaşmak
Attain kelimesinin kökü olan “tain” KPDS için hayati önem arz eden bir sözcüktür. Aslı Latince olup, “tenere” dir. Tutmak anlamına gelir. Tain’den İngilizce’de bazı kelimeler türetilmiştir. Şimdi bunları öğrenelim.
Maintain: Main, Latince’deki “mano”dan köken alır. Mano el anlamındadır. Dolayısıyla Maintain “elde tutmak, muhafaza etmek” anlamına gelir. Eş anlamlıları aşağıdadır.
Sustain
Continue
Keep
preserve
Contain: Con = beraber, Tain = tutmak. Contain, beraber tutmak = içermek, ihtiva etmek
Retain: Re = tekrar, yeniden. Retain, yeniden tutmak = ....e tutmak (soyut anlamda, hafızada tutmak)
Detain: göz altında tutmak.
Pertain: Per = için, Pertain, ...için tutmak = ilgili olmak.
Obtain: elde etmek, sağlamak.
Attain: ...e ulaşmak.
“Amaç” kelimelerini de öğrenecek olursak;
Goal, Aim, Purpose, End, Objective, İntention, Motive: amaç
Might’ın Kullanımı
He might go home. (O eve gidebilirdi.)
Gidebilirdi ama gitmemiş anlamını verir. May’ın Past ifadesi “Might”, geçmişte zayıf bir ihtimali belirtmek için kullanılır. Yani “may” kullanımına göre ihtimal daha zayıftır. Fazla yaygın bir kullanımı yoktur. Yan cümleciği olan ifadelerde zaman uyumunu sağlamak açısından “might” kullanımına gidilir.
Must
Must’ın Past formu olmadığı için geçmişte zorunluluktan dolayı yapılan bir eylemin zorunluluğunun söyleyenden veya dışardan kaynaklanması önemli değildir. Yani geçmişte yapılan bir eylem için zorunluluk ayırımı ve bundan dolayı İngilizce’de farklı bir kullanım yoktur.
Had to: ...gerekti
“Gerekti” anlamına gelir. İlerdeki konularla karışmaması için bunun iyi öğrenilmesi gerekir. Geçmişte bir zorunluluktan dolayı yapılması gereken ve yapılmış eylemleri ifade etmek kullanılır.
He had to sell his house. (O’ nun evini satması gerekti.)
Borcu vardı veya komşuları iyi değildi vs. Ama bir zorunluluktan dolayı evini satması gerekliymiş ve evini satmış. Bu cümleyi “....gerekiyordu” diye çeviremeyiz. Çünkü evi satma eylemi olmuş bitmiş bir eylemdir.
The Goverment had to punish the responsibles. (Hükümet, sorumluları cezalandırmak zorunda kaldı.)
Punish: cezalandırmak
Responsible: sorumlu
Responsible for: ...den sorumlu
Responsiblility: sorumluluk
He had to give up scheme. (O’nun projeden vazgeçmesi gerekti.)
Scheme: şema, proje
“Had to” yapısını olumsuz yapmak için iki yol vardır. İkisi de aynı anlama gelir. Bu yapıda olumsuzluk gerektiğinde ikisinden biri kullanılabilir.
1.) He had not to give up the scheme. (Projeden vazgeçmesi gerekmedi.)
2.) He didn’t have to give up the scheme. ( !! !! !!)
We didn’t have accept their sanction. (Onların yatırımlarını kabul etmemiz gerekmedi.)
We had not accept their sanction. (Onların yatırımlarını kabul etmemiz gerekmedi.)
Sanction: yatırım
Accept: kabul etmek
“Will Be Able To” Kullanımı
“....e bilecek” anlamındadır. İngilizce’de, normalde “be able to” present kullanımı bir Future anlam da içermektedir. Bu özellik Türkçe’de de böyledir. Bu nedenle “...e bilecek” anlamına gelen “wiil be able to” ifadesi gelecekte yapılabilecek her durum için kullanılmaz ve özel bir kullanım şekli vardır. Yani “will be able to” gelecekte ilk defa yapılacak eylemleri ifade etmede kullanılır.
After a few lessons, I will be able to drive a car. (Birkaç dersten sonra araba kullanabileceğim.)
Bu cümleden, daha önce araba kullanmasını bilmediğim, dolayısıyla hiç kullanmadığım, aldığım derslerden sonra ilk defa araba kullanabileceğim anlaşılır.
Will Have To
“Gerekecek” anlamındadır. Sade ve zor olmayan bir kullanımı vardır.
Next week, the Cabinet will have to fix salary rise. (Hükümetin, gelecek hafta maaş artışlarını saptaması gerekecek.)
He will have to come. (O gelmek zorunda kalacak.)
Fix: tespit etmek, saptamak.
Salary: maaş
Rise: yükseliş, artış, zam.
PERFECT MODALS
Adından da anlaşılacağı gibi bu başlık altında modalların perfect kullanımını göreceğiz. Bu yapı, modallara “present perfect” yani “have + V3” eklenerek kurulur ve daha sonraki derslerimizde de detaylı olarak göreceğimiz gibi bu yapılar “Unreal” yapılardır.
Modallar ile ilgili olarak daha önce anlatılanlar KPDS’ de sorulmayan detaylardı. Ama hem Perfect Modals konusuna hazırlık hem de temel modal bilgileri anlamında iyi öğrenilmelidir. KPDS sınavında modal konusundan asıl olarak Perfect Modals yapılarından soru gelmektedir. Anlama, boşluk doldurma ve diğerleri gibi konularda da Perfect Modals’ tan soru gelebilir. Bu konu, hem karışık hem de KPDS için önemli olması nedeni ile dikkatle çalışılmalı ve iyi öğrenilmelidir. Ayrıca başka kaynaklarda çok karışık bir şekilde anlatıldığı için kursta konu bittikten sonra başka kaynaklardan bakılmalıdır.
Must
Have to
Should + Have + V3 = Perfect Modals (Unreal Yapılardır.)
Ought to
Perfect Modals kullanımlarında “Must + Have V3” ifadesi diğerlerinden ayrılarak farklı anlam yüklenmiştir.
Must + Have V3
Must + Have V3, “....mış olmalı” anlamına gelir. Bu yapı geçmişe yönelik güçlü bir tahmin için kullanılır. Örneğin, biri girdiği sınavdan sonra neşeli görüldüğünde “sınavı iyi geçmiş olmalı” deriz. Burada geçmişe yönelik güçlü bir tahmin yapıyoruz. Bizi bu güçlü tahmine götüren delil de sınavdan çıkanın neşeli olmasıdır. Dışarı çıkarsınız yerler nemli, “akşam yağmur yağmış olmalı” dersiniz. Yine iyi derecede İngilizce konuşan biri için “İngiltere’de öğrenim görmüş olmalı” deriz. Örnekler çoğaltılabilir. Önemli olan “Must + Have V3” ün geçmişe yönelik güçlü tahminlerde kullanıldığını bilmektir.
The roads are wet, İt must have rained last night. (Yollar nemli, dün gece yağmur yağmış olmalı.)
She speaks German fluently, She must have studied in Germany. (O Almanca’yı akıcı bir şekilde konuşuyor, Almanya’da öğrenim görmüş olmalı.)
Have to + Have V3 = Should + Have V3 = Ought to + Have V3
“....mış olmalıydı” veya “gerekirdi” anlamındadır. Her üç kullanım da aynı anlamdadır. Geçmişte yapılması gerekli ama yapılmamış olan eylemler için kullanılır. Örneğin, biri sınava iyi hazırlanmış ama sınavı geçememiş. Bu durumda “geçmiş olmalıydı” deriz. İngilizce’de bunu söylemek için yukarıdaki üç yapıdan birini kullanırız. En sık kullanılan “Should + Have V3” yapısıdır.
Yukarıdaki açıklamada da geçtiği gibi, “....mış olmalıydı” veya “gerekirdi” diye bu yapıları çeviriyoruz. Yani geçmişte olması gerekli fakat olmamış eylemleri bu şekilde ifade ediyoruz. Bu yapıların “gerekirdi” anlamı ile daha önce öğrendiğimiz “Had to = Gerekti” anlamı karışıklık yaratıyor. “Had to = Gerekti” ifadesi ise, geçmişte yapılması gerekli ve yapılmış olan eylemler için kullanılır. Yani “gerekirdi” ifadesi ile “gerekti” ifadesini karıştırmamak gerekir. Bu nedenle KPDS için çok önemli olan bu konuyu dikkatle çalışmak ve iyi öğrenmek gerekir.
The Goverment should have taken the nessesary steps. (Hükümet gerekli önlemleri almış olmalıydı)
Step: adım, önlem.
He study hard ; he should have passed exame. (O sıkı çalışır; sınavı geçmiş olmalıydı.)
It is too late. My father shpuld have called up so far. (Çok geç oldu. Babam şimdiye kadar aramış olmalıydı.)
You shouldn’t have shouted at me. (Bana bağırman gerekmezdi.)
The Goverment should have punished the responsibles. (Hükümet, sorumluları cezalandırmalıydı.)
We ought to have warned them. (Onları uyarmamız gerekirdi.)
We had to warn them. (onları uyarmamız gerekti.)
Could + Have V3
“...mış olabilirdi” veya “....e bilirdi” anlamındadır. Güç, yetenek anlamında, geçmişte yapılabilecek ama yapılmamış eylemleri ifadede kullanılır.
Our Goverment could have improved our standarts. (Hükümetimiz, standartlarımızı geliştirebilirdi.)
İmprove: geliştirmek, iyileştirmek
Bu cümleden, Hükümetin standartları geliştirme gücüne sahip olduğunu fakat bu geliştirmeyi yapmadığını anlıyoruz.
They could have coused a crisis of confidence. (Bir güven krizine yol açabilirlerdi.)
Confidence: güven
Couse: ... e sebep olmak
Might + Have V3
“...mış olabilirdi” veya “....e bilirdi” anlamındadır. Fakat burada ihtimal anlamı vardır. Aslında geçmiş bir olayın olasılığı olamaz ama Might + Have V3 kullanımı genelde geçmişte tehlike arz eden durumlarda kullanılır. Bu kullanım daha sonra Unreal yapılarda detaylı incelenecektir.
She might have fallen down. (O düşebilirdi.)
She might have killed her husband by mistake. (Yanlışlıkla kocasını öldürebilirdi.)
Mistake: yanlışlık, hata
Kill: öldürmek
Böylece Modal olarak temel kullanımları görmüş olduk. Gördüğümüz bu temel kullanımların dışında geniş bir şekilde modal kullanım varyasyonları da vardır. Ana kullanımları öğrendikten sonra karşılaşacağımız bu varyasyonları da çözebiliriz.
Örneğin:
He was ill this morning. He may have gone home. (O bu sabah hastaydı. Eve gitmiş olabilir.)
“...mış olabilir” yapısı daima olasılık bildirdiğinden bu yapıda May + Have V3 yapısında “Can” kullanılamaz. Yani Can + Have V3 şeklinde bir kullanım İngilizce’ de yoktur. Ama olumsuz ve soru yapısı vardır.
Such a man can’t have done that. (Böyle bir adam bunu yapmış olamaz.)
Örnek Model Cümleleri
He may have been waiting for us. (O bizim için beklemekte olabilir.)
He may have resigned. (O istifa etmiş olabilir.)
They must be studying now. (Onlar çalışıyor olmalı.)
She must have been developing a new method. (O yeni bir metot geliştirmekte olmalı.)
He was able to see his boss. (O patronunu görebildi.)
He has been able to see his boss. (O patronunu görebilmiş.)
He had been able to see his boss. (O patronunu görebilmişti.)
The two sides, could have resolved the dispute. (İki taraf anlaşmazlığı çözebilirlerdi.)
Unreal yapı olduğu için cümle olumlu görülmesine karşın olumsuz anlamdadır.
Resolve: çözmek (bir problemi, bir sorunu...)
Solve: çözmek (kimyasal anlamda)
Settle halletmek
Bu cümlede, KPDS için hayati önemde olan “pute”kelimesinin kökü ve türevlerini öğrenecek olursak:
Pute, Latince kökenli bir kelime olup, “Putare” den gelir. “Putare” hesaplamak, düşünmek anlamındadır. Genelde bu kelime kökünün anlamına göre türevleri çevrilir.
Dispute: dis = olumsuzluk, pute = düşünmek, Dispute = anlaşmazlık, tartışma
Compute: com = beraber, Compute = beraber düşünmek, Computer: Bilgisayar.
Repute: tekrar düşünülen, ün, şöhret.
İmpute: suçlamak, itham etmek
I should have turned down their proposal. (Önerilerini ret etmiş olmalıydım.)
She has to have sold her car. (O arabasını satmış olmalıydı.)
They ought to have submitted their report. (Onlar raporlarını sunmuş olmalıydılar.)
Submitte: sunmak
We had to sell all our properties. (Tüm mallarımızı satmamız gerekti.)
Property: mal, mülk, eşya.
People shouldn’t have exalted the statue of computers. (İnsanların bilgisayar statüsünü yüceltmeleri gerekmezdi.)
Exalt: yükseltmek, övmek, yüceltmek.
He shouldn’t have revealed my secret.(Sırlarımı açığa çıkarması gerekmezdi; ....çıkarmamalıydı.)
Reveal: açığa çıkarmak, göstermek, açıklamak
You oughtn’t to have said all these to him. (Bunların tümünü ona söylemen gerekmezdi.)
We had to discharge this patient. (Hastayı taburcu etmek zorunda kaldık.)
Discharge: taburcu etmek.
We must have seen him. (Onu görmüş olmalıyız.)
****Can ile olumlu perfect modal yapılamaz. “Can + Have V3” yapısı yoktur. Yani;
He can have said this şeklinde bir cümle kuramayız. Ama olumsuz yapıda olabilir.
“Can’t + Have V3” şeklinde cümle kurulabilir. Örnek verecek olursak;
She can’t have killed her friend. (O arkadaşını öldürmüş olamaz.)
They should have considered hte offer. (Öneriyi düşünmüş olmalıydılar.)
He must have gone. (O eve gitmiş olmalı.)
He may not have brought it. (Onu almış olmayabilir.)
She may not have passed the exam. (O sınavı geçmiş olmayabilir.)
He is able to realize his goal. (O amacını gerçekleştirebilir.)
He was able to realize his goal. (O amacını gerçekleştirebildi.)
He had been able to realize his goal. (O amacını gerçekleştirebilmişti.)
We could have passed the exam. (Sınavı geçmiş olabilirdik.)
We might have had an accident. (Kaza yapmış olabilirdik. Ya kaza yapsaydık olarak da çevrilebilir.)
İnilizceyi İngiltere’de öğrenmiş olabilirdik. (We could have learnt English in England.)
Evimizi satmamış olabilirdik. (We could not have sold our house.)
Sen ayağını kırmış olabilirdin. (You might have broken your leg.)
He had to reject salary rise. (Maaş artışını ret etmesi gerekti.)
Ject: atmak, fırlatmak anlamındadır. Latince kökenli olup, İngilizce’ye “ject”, Fransızca’ya “jet” olarak geçmiştir. Türkçe’de, Fransızca’dan geldiği için “jet”(uçak) olarak kullanılır. KPDS için önemli bir kelimedir. Türevleri ile birlikte çok iyi bilinmesi gerekir.
İnject: İn = içine, ject = atmak, İnject = içine atmak, enjekte etmek, iğne yapmak
Reject: Re = yeniden, Reject = yeniden atmak, ret etmek
Eject: dışarıya doğru atmak. (teyplerde vardır.)
Object: ...e atmak, itiraz etmek, karşı çıkmak.
Project: Pro = ileriye, ...nın yerine, Project = ...nın yerine atmak, tasarlamak.
The committe members could have given more concession. (Komite üyeleri daha fazla ödün verebilirlerdi.)
***Concession: taviz, ödün, ayrıcalık. KPDS’ de çok geçiyor. İyi bilinmeli.
He ought to have provided us with more accurate data. (Bize daha doğru bilgiler sağlamış olmalıydı.)
Provide: temin etmek, sağlamak. Önemli bir kelime ve KPDS’ de de sorulmuş önemli bir özelliği var. Eğer “provide”, sonrasında sağlanan nesne belli ise, “with” ile geçiş yapar. Yukarıdaki cümlede sağlanan şey “daha doğru bilgi”dir. Yani nesne belli olduğu için “with” ile geçiş yapmıştır.
Provition: teminat
Accurate: doğru. “cure = tedavi “den köken alır.
Accuracy: doğruluk
Accuratly: doğru bir çekilde
İnaccurate: yanlış
İnaccuracy: yanlışlık
İnaccuratly: yanlış bir şekilde
Data: veri. Latince aslı “Datum”dur. Latince’de sonu “m” ile biten kelimeler İngilizce’ye geçince “a” ile sonuçlanırlar.
The Gaverment must have overcome the economic recession in Irak. (Hükümet, Irak’ta ekonomik durgunluğun üstesinden gelmiş olmalı.)
Recession: (ekonomik) durgunluk. Cocession ve Recession kelimeleri her bir KPDS’ sınavında en az 20-30 defa geçer. Bu nedenle çok iyi bilinmesi gerekir.
Overcome: üstesinden gelmek
Diğer Modal’lar
Had better: ...se iyi olur
We had better get up early. (Erken kalksak daha iyi olur.)
Would rather / sooner: yeğlemek, tercih etmek
I would rather die than do it. (Onu yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.)
Die: ölmek
Dead: ölü
Death: ölüm
We would sooner sell than rent it. (Kiralamaktansa almayı tercih ederim.)
****Not: Eğer “would rather / sooner” formundan sonra bir cümlecik gelirse, bu cümleciğin zamanı mutlaka Simple Past’ tır. Bu özellik çok önemlidir ve KPDS’ de sorulmuş.
I would rather (that) you remained at home. (Evde kalmanı tercih ederim.)
S. Past
I would sooner (that) you remained at home. (Evde kalmanı tercih ederim.)
Simple Past
“would rather / sooner” formunun ilk kullanımında, modal olduğu için hemen sonrasında V1 geliyordu. Burada ise, sonrasında “that” ile geçiş yapmış ve öznesi olan bir cümlecik gelmektedir. Bu cümleciğin zamanı mutlaka Simple Past olmak zorundadır. Karışık bir konu olduğu için mantığı daha sonra açıklanacaktır.
Remain: kalmak
Used to: ...irdi
(Geçmişte alışkanlık gereği yapılan olayları ifade ederken kullanılır.)
I used to smoke when I was at university. (Üniversitedeyken sigara içerdim.)
Bu cümlede, söyleyenin şu anda sigara içmediği anlamı gizlidir. Ayrıca genelde “used to” yapısı “but ile geçiş yapar.
I did not use to smoke. (Eskiden sigara içmezdim.)
Did you use to smoke? (Sigara içmez miydin?)
“Used to” yapısının olumlu ve sorusunda görüldüğü gibi “did” yardımcı fiilinden faydalanılır. Yardımcı fiil devreye girdiğinden “use” şeklinde birinci hale döner.(Simple Past Tense’ nin özelliklerinden hatırlayınız.) Gerçi bu tartışma konusudur. “used to” modal olduğu için direk “not” alabilir diyenler de vardır ve bu kullanım informal olarak kullanılmaktadır. Ama gramer olarak “used not to” kullanımı yanlıştır.“Used to” yapısının soru ve olumsuzunda doğru kullanım yukarıdaki gibidir.
She used to gamble, but now she dosen’t. (O kumar oynardı ama şimdi oynamaz.)
Did you use to play football. (Futbol oynar mıydın?)
My father didn’t use to watch T.V, but now he is always before the screen.
(Babam T.V izlemezdi ama şimdi daima ekranın önündedir.)
Screen: ekran
Gamble: oyun, kumar
Would: ...irdi (Geçmişte alışkanlık gereği yapılmayan olayları ifade etmek için kullanılır.)
Dare: Cesaret etmek
I Daresay: Sanırım, Galiba
May / Might as well: Bari..........se
Bu yapı genelde “might” ile kullanılır.
You might as well come tomorrow. (Bari yarın gelseydin.)
I Daresay (Sanırım, galiba)
I daresay you are right. (Sanırım haklısınız.)
Be Going To
Gelecek zamanı ifade etmek için kullanılan bir kalıptır. Yakın gelecek diye de tanımlanır. En güzel ifadesi “geleceğe dair önceden planlanmış veya yakın zamanda olması kesin olan eylemleri ifade etmektir.”
I will write his composition. (Kompozisyonunu yazacağım.) (önceden planlanmamış.)
I am going to write his composition. (Kompozisyonunu yazacağım.) (önceden planlanmış.)
Was / Were Going To:
Geçmişte yapılması düşünülüp yapılmamış eylemleri ifade etmek için kullanılır.
Last night, we were going to visit you, but we had some guests. (Geçen akşam sizi ziyarete gelecektik ama misafirlerimiz vardı.)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çarşamba 29. 12. 1999
NEED
“Need”, diğer modallardan farklı bir özelliğe sahip olduğu için en sona bırakıldı ve diğerlerinden ayrı olarak veriliyor.
“Need” hem modal hem de esas fiil niteliğinde olmak üzere iki ayrı kullanıma sahiptir. Her iki durumda anlamı hemen hemen aynıdır. “ihtiyacında olmak, gereksinim duymak” anlamına gelir.
Eğer modal olarak kullanılırsa daha önce söylenen üç modal özelliğini de taşıması gerekir. Esas fiil olarak kullanılırsa diğer fiiller gibi çekime girer. Bu özelliklerden yola çıkarak kullanımının modal mı yoksa esas fiil mi olduğu anlaşılır.
I need learn English. (İng. Öğrenmem gerekir veya İng. Öğrenmeğe ihtiyacım var.)
Görüldüğü gibi “need” den sonra fiil birinci halde, çekilmemiş ve başka bir modal yok. Bu özelliklere sahip olduğu için “need” burada modal olarak kullanılmıştır.
Ama “need” modal olarak pek olumlu yapıda kullanılmaz. Genelde olumsuz yapıda modal olarak kullanılır.
I needn’t go there. (Oraya gitmem gerekmez.)
She needn’t study such a lesson. (Böyle bir dersi çalışması gerekmez.)
Not: “Need” sadece modal olarak kullanıldığında olumsuzluk eki olan “not” ı alır. Eğer esas fiil olarak kullanılırsa “not” almaz, bu görevi yardımcı fiil üstlenir.
NEED’ in Esas Fiil Olarak Kullanımı
I need to learn that. (Şunu öğrenmeye ihtiyacım var veya Şunu öğrenmem gerekir.)
I need some money. (Biraz paraya ihtiyacım var.)
I don’t need anything. (Herhangi bir şeye ihtiyacım yok.)
She dosen’t need anything. (Herhangi bir şeye ihtiyacı yok.)
She dosen’t need to resign. (İstifa etmeye ihtiyacı yok veya İstifa etmesi gerekmez.)
“Need”in yukarıdaki kullanımında görüldüğü gibi modal özelliği yoktur. “Need” sahısa göre çekilmiş, sonrasında mastar veya nesne almış. Kısacası bir esas fiil işlevine sahiptir.
She didn’t need to resign. (İstifa etmesi gerekmedi.)
“Need” in Simple Past kullanımı, daha önce gördüğümüz “have to” modalının Simple Past kullanımı ile aynı anlamdadır.
Yani yukarıdaki cümleyi;
She didn’t have to resign (She had not to resign.) şeklinde de yazabiliriz.
Bu özelliklerden dolayı Didn’t need = Didn’t have to diyebiliriz.
“Need” esas fiil olarak tıpkı diğer fiiler gibi tüm zamanlar için çekilebilir.
He will need to apply for that. (Onun buna baş vurması gerekecek.)
She needn’t have studied. (Çalışması gerekmezdi veya çalışmaması gerekirdi.)
She shouldn’t have studied. (!! !! !! !!)
Yukarıdaki iki cümle arasında anlam farkı var ama çok önemli olmayan bir ayrıntıdır. Her iki cümle de “Çalışması gerekmezdi” diye çevrilebilir.
*** “Need” modal olarak iki kullanıma sahiptir. Present Modal ve Perfect Modal olmak üzere. (Needn’t ve Needn’t Have V3 )
Örnekler
I needed to call off the match. (Maçı iptal etmem gerekti.)
1.) V1 almamış, mastar almış
2.) S. Pasta göre çekilmiş
3.) Olumlu yapıda kullanılmış. Bu özelliklerden dolayı modal değil; esas fiil olarak kullanılmıştır.
Call: seslenmek, telefon açmak.
Call off: iptal etmek. Syn “Cancel”
Did thay need to warn you. (Sizi uyarmaları gerekti mi?) (Esas fiil)
They needn’t spend so much energy on this project. (Bu projede bu kadar çok enerji harcamalarına gerek yoktur, (gerekmez).) (Present modal)
Have you needed to confees everything. (Her şeyi itiraf etmeniz gerekmiş mi?) (esas fiil)
Confees: itiraf etmek
You needn’t have spoken to me that way. (Benimle bu şekilde konuşman gerekmezdi.) (modal)
Speak to: ...e ile konuşmak
Way: yol, biçim, yöntem, tarz
***Not: Sınavlarda, özellikle “Need”in Perfect Modal’ı; çeviri, eş anlamını bulma gibi kilit noktalarda çok sorulur.
She needn’t study harder, becouse her marks are high. (Daha sıkı çalışmasına gerek yoktur. Çünkü notları yüksektir.) ( present modal)
We don’t need your help. (Yardımınıza ihtiyacımız yoktur. (esas fiil.)
You needn’t have shouted at us; we are not deaf. (Bize bağırman gerekmezdi; sağır değiliz.) (Perfect modal)
She needn’t have complained us. (Bizi şikayet etmesi gerekmezdi.) (perfect modal.)
***Son iki cümle “bize böyle bağırmamalıydın” şeklinde de çevrilebilir. Dikkat edilirse bu çeviri “ geçmişte yapılması gerekli ama yapılmamış” eylemleri ifade etmek için kullanılan “should + have V3 ve ought to + have V3 ” modallarının olumsuz kullanımı ile aynı anlamdadır.
Bunu dile getirmesi gerekmezdi. (She needn’t have expressed this.) (perfect modal.)
Yabancı dilimi değiştirmem gerekmedi (I didn’t need to change my foraign language) (esas fiil)
Yarın gelmem gerekir mi? (Do I need to come tomorrow.) (esas fiil.)
Yarın gelmem gerekmez mi? (Needn’t I come tomorrow.) (present modal.)
Bir cümlede soru sözcüğü olduğu zaman (where, what, who gibi) need kullanmıyoruz. “Gereklilik” anlamı veren “should” veya “ought to” kullanılır. bu özellik sadece “need” için geçerlidir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
PAZAR 02. 01. 2000
GERUNDS AND İNFİNİTİVES
Bu konuda hem gramer hem de kelime öğreneceğiz. KPDS için çok önemli birkaç gramer bilgisi ve önemli kelimeler var ki bunlar çok iyi öğrenilmeli; diğerleri sınav için çok önem arzetmese de öğrenilse iyi olur.
“Gerunds ve İnfinitives” konularının her ikisi de tek başına ele alındığında önemli ve geniş konulardır. İlk önce KPDS için önemli olan kısımları öğreneceğiz. Yani “Gerunds ve İnfinitives” lerin cümlede çekimsiz boyutu ile ilgileneceğiz.
“Gerunds ve İnfinitives” ler, cümlede bir harekete verilen ismdirler. Türkçe’deki ismin halleri durumunda kullanılırlar. İngilizce’de ise bir yüklemden sonra çekilmemiş fiiller mastar yapısında gramatikal olarak üç pozisyonda olabilirler.
1.) Gerund (speaking, going gibi)
2.) İnfinitive (to speak, to go gibi)
3.) Bare infinitive (Yalın mastar) (speak, go gibi)
“Öğrenmeyi istiyorum” cümlesinde “istemek” cümlenin yüklemidir. “öğrenmeyi” ise çekilmemiş konumda olup, İngilizce’de gramatikal olarak yukarıda da söylendiği gibi üç şekilden biri ile ifade edilebilir. Bu bir sistemdir, kuralları vardır. Bu kurallar çerçevesinde uygun olan şekliyle cümle yazılır.
Yalın mastarlar genellikle Causative (ettirgenlik) yapısında kullanılır ki bu konuyu daha sonra göreceğiz. Yalın mastar kullanımı spesifik özelliğe sahip olup, kullanım alanı sınırlıdır. Bu şekilde kullanılan fiil sayısı da azdır. Bu nedenle cümlede çekimsiz bir fiil denince “Gerunds ve İnfinitives” olmak üzere iki kullanım akla gelir. Bu durumda biri diğeri için altarnatif konumundadır. Yani eğer cümlede gerund kullanılmıyorsa, onun alternatifi olan infinitive’e gidilir. Bu özellik olduğu için bir konunun iyi bilinmesi, alternatifinin de çözülebilmesi anlamına gelir. Gerunds’lar ile başlayalım.
GERUNDS
“Gerund” isim fiil (verbal noun) demektir. Bir fiilin –ing almış biçimidir. “Gerund” lar, bir fiil ve bir isim özelliği taşırlar. Cümlede isim veya zamir olarak kullanılırlar. Yapı bakımından ortaçlara (present participle) benzerlerse de kullanış ve anlam bakımından çok farklıdırlar.
“Gerunds” yapısı geniş bir konudur. Dört madde halinde anlatılacaktır. Özellikle ilk üç maddesi KPDS için çok önemlidir ve konunun % 90’ ını kapsar. Bunun da yüzde 70-80’i birinci maddeye dahildir. Bu üç maddenin çok iyi bilinmesi gerekir. Diğer kısmı ileri düzey için önemlidir. Öğrenilmesi iyi olur.
1.) Bir Edattan Sonra (After a prepisition)
Edat: Tek başlarına bir anlamı olmayan, bir isim veya isim türevi (zamir, isim fiil gibi) ile birlikte kullanılarak anlamlarını bütünleştiren sözcüklerdir. İn, on, under, of, off, with, for, over ..... gibi.
He come in the room. (buradaki “in” edattır çünkü isimden önce gelir.)
He come in. (“in” zarftır çünkü fiili etkilemiştir.)
Eğer bir cümlede yüklemden sonra bir edat varsa ve sonrasında çekilmemiş bir fiil kullanılmışsa bu mutlaka gerund’tır. İlla da gerund olacak diye bir kural yoktur. Yüklemden sonra hiçbir şey olmayabilir veya bir isim gelebilir. Ama eğer yüklemden sonra edat var ve sonrasında da çekilmemiş bir fiil varsa bu mutlaka gerund olmalıdır.
Bundan sonra cümleler kurulurken KPDS için önemli olan kelimeler kullanılacak. Geçen bu kelimeleri mutlaka iyi öğrenmemiz gerekir.
The members are thinking of appointing him as their president. (Üyeler, onu başkanları olarak atamayı düşünüyorlar.)
a) to appoint b) appoint c) appointing
Boşluğa “appointing” gelmelidir. Çünkü yüklemden sonra edat vardır ve edattan sonra eğer çekilmemiş bir fiil varsa bu gerund olmak zorundadır. Böyle fiiller bir edat ile nesneye indirekt olarak geçerler. Böyle sorularda cümlenin anlamı bilinmezse de soru çözülebilir.
Appoint: atamak, kararlaştırmak
Disappoint: hayal kırıklığına uğratmak, bozmak, engel olmak. (Başında bulunan “dis”ten dolayı “appint”in olumsuzu şeklinde anlaşılabilir diye KPDS’de sık sık geçen önemli bir kelime. Mutlaka bilinmeli.)
Think of: düşünmek (tasarlamak anlamında)
Think over: düşünmek (bir şey üzerinde)
Think about: düşünmek (bir şey üzerinde)
He is thinking of emigrating to USA. (O Amerika’ya göç etmeyi düşünüyor.)
He gave up smoking. (O sigara içmeyi bıraktı.)
The scientists shouldn’t have approved of using hazardous material. (Bilim adamlarının tehlikeli materyalleri kullanmayı onaylamamaları gerekirdi.)
Hazardous: tehlikeli (syn: dangerous)
Approve of:onaylamak
Disapprove of: onaylamamak (ikisi de “of” ile nesneye geçiş yapar.)
Approve
KPDS’de oldukça sık geçen bir kelimedir. Eş anlamlıları ile birlikte çok iyi bilinmeli.
Reaffirm, certifiy, attest: onaylamak
Ratify: onaylamak. Ratification: onaylama
Specify: onaylamak, açıkça belirtmek. Specification: belirtme, tarifname
Notify: onaylamak, bildirmek. Notification: haber, bildirme, ihbarname.
Affirm: onaylamak
Reaffirm: onaylamak
Confirm: onaylamak
Bear out: onaylamak
As a researcher, he was always interested in developing something beneficial. (O bir araştırmacı olarak daima faydalı şeyleri geliştirmekle ilgilenirdi.)
İnterested in: ...ile ilgilenmek (daima nesneye “in” ile geçiş yapar.)
Develop: geliştirmek (daha önce geçmişti)
İmprove:
Progress:
Advance:
Enhance:
Extend:
Boost:
Grow up:
Flourish:
Thrive:
Beneficial: faydalı. (syn: useful)
***Not: Any, some, every, no kelimeleri; think, body, one, where kelimeleri ile birleştiklerinde sonralarında mutlaka bir sıfat isterler. Türkçe’deki mantığa ters bir yapıdadır.
Any think
Some body
Every + one + Adjective
No where
Yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi Something geçmiş ve sonrasında da “beneficial” sıfatı gelmiştir.
You must give up smoking. (Sigarayı bırakmalısınız.)
He disapprove of joining the army. (O orduya katılmayı onaylamıyar.)
Join: katılmak
Disapprove of: Onaylamamak
They sucseeded in persuading us. (Onlar bizi ikna etmeyi başardılar.)
Sucseed in: başarmak
Persuade: ikna etmek
2.) Bazı Fiillerden Sonra Gerund Kullanılır
Bu fiillerin sayısı 30 – 40 civarındadır. Bunlar yüklem olacakları zaman sonralarında eğer çekilmemiş bir fiil gelirse, “gerund” olmak zorundadır. Bu özellik tamamen ezbere dayalı bir durumdur. En önemli 10 - 15 tane fiil göreceğiz. Diğerleri liste halinde bize verilecek. Bu fiilleri yazarsak;
Avoid: kaçınmak, sakınmak
Understant: anlamak
Consider: düşünmek
Admit: kabul etmek, itiraf etmek
Anticipate: sezinlemek
Appreciate: taktir etmek
Enjoy: hoşlanmak
Mind: aldırmak, umursamak, umurunda olmak
Postpone:
Delay: ertelemek
Defer:
Put off:
Forgive:
Pardon: bağışlamak, affetmek
Excuse:
Hate:
Detest: nefret etmek
Abhor:
Like / dislike: sevmek / sevmemek
Complain: şikayet etmek
Understand: anlamak
Bu fiiller, yüklem olarak kullanıldığında ve sonrasında çekilmemiş bir fiil geldiğinde bu mutlaka “gerund” olmalıdır.
You could have avoided hurting him. (Onu incitmekten kaçınmış olabilirdin veya kaçınabilirdin.)
She considers moving away. (O taşınmayı düşünüyor.)
Move: taşınmak, hareket etmek (yanında away, in gibi değişik edatları alabilir.)
He hates getting up early. (O erken kalkmaktan nefret eder.)
The thief admitted stealing the money. (Hırsız parayı çaldığını itiraf etti.)
Thief: hırsız
Theft: hırsızlık
I don’t anticipate meeting any problem. (Herhangi bir problemle karşılaşmayı sezinlemiyorum.)
I don’t understand your complaining. (Şikayetinizi anlamıyorum.)
3.) Bazı Deyimlerden Sonra Gerund Kullanılır
İngilizce’de, aşağıda yazılan deyimlerden sonra eğer bir çekilmemiş fiil gelirse, kesinlikle “gerund” olmalıdır.
It is no use: Anlamı yok, yararı yok, manası yok
It is no good: anlamı yok, yararı yok
That is no point in: anlamı yok, yararı yok
Can’t help: elinde olmamak, bir şey yapmaktan kendini alamamak
Feel like: canı istemek
It is worth: ...meye değer
Look forward to: dört gözle beklemek
Object to: itiraz etmek, bir şeye karşı çıkmak
Oppose to: itiraz etmek, bir şeye karşı çıkmak
Confess to: itiraf etmek
Be used to: ....e alışkın olmak
Be accustomed to: ...e alışmak
Get used to: ...e alışmak
Get accustomed to: ...e alışmak
Get around to: dolaşmak, yayılmak, kandırmak
Have trouble: zorluk çekmek
Can’t bear: dayanamamak
Can’t stand:
Have fun:
Bu kalıplardan sonra, (zamanı ne olursa olsun, olumlu veya olumsuz olsun) eğer bir çekilmemiş fiil varsa, bu fiil gerund yapısında olmalıdır. Her zaman bunlardan sonra “gerund” olacak diye bir kural yoktur. Bazen çekilmemiş bir fiil dışında da bir sözcük gelebilir.
Örnekler
I am looking forward to seeing you amoung us. (seni aramızda görmeyi dört gözle bekliyorum.)
French is no worth learning. (Fransızca öğrenilmeye değmez.)
I don’t feel like going out to night. (Bu gece canım dışarı çıkmak istemiyor.)
He must have confeessed to committing the crime. (O suçu işlediğini itiraf etmiş olmalı.)
Confees to: itiraf etmek (zihinsel anlamda) Commit: işlemek (suç, günah, hata, cinayet anlamında)
The hijackers objected to releasing the hostages. (Uçak kaçıranlar (hava korsanları) rehineleri serbest bırakmaya karşı çıktılar.)
Hijacker: uçak kaçıran, hava korsanı
Release: serbest bırakmak, salıvermek
Hostage: rehine
I am used to studying late at night. (Geç saatlere kadar çalışmaya alışkınım.)
He can’t help loughing when he sees me. (Beni gördüğünde kendini gülmekten alamaz.)
She had trouble solving her problem. (O problemini çözmede zorluk çekti.)
English is worth learning. (İngilizce öğrenmeye değer.)
The minister confees to getting involved. (Bakan suça bulaştığını itiraf etti.)
Confees to: itiraf etmek Get involve: biri ile bir suça bulaşmak
4.) Hem Mastar Hem de Gerund Alan Fiiller
İngilizce’de, bazı fiiller hem mastar hem de infinitive alabilirler.
Başlamak fiilleri start / Begin
Kesmek, ara vermek Cease Bu fiiller ikisini de alabilirler (Bu sınavda sorulmaz)
Devam etmek Continue
I start working on Monday. (P. Tesi çalışmaya başlarım.)
I start to work on Monday. (P. Tesi çalışmaya başlarım.)
Eğer bu fiiller Continuous formda çekilirlerse sonrasında da çekilmemiş bir fiil var ise tercihinizi gerund’tan yana kullanmayın deniliyor. Gramatikal olarak yasak değil ama iki gerund yan yana gelmesin diye infinitive kullanılır. Bu konu ile ilgili önemli ve temel bilgileri öğrenmiş olduk. Bundan sonra öğreneceğimiz detaylar ileri düzey içindir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çarşamba 05. 01. 2000
Bir önceki derste, eğer yüklemden sonra çekilmemiş bir fiil gelirse üç yapıdan biri ile kullanılabileceği söylenmişti. Aslında her dilde olduğu gibi İnglizcede de bu çekilmemiş fiil çekilmiş olan fiilin bir kısaltması gibidir. Yüklemden dolayı çekilmemiş olan fiilin zamanı ve kimin tarafından yapıldığı bellidir. Örneğin; “Ben öğrenmek istiyorum” derken, çekili olan fiil yani yüklem “istiyorum”dur. İnfinitive veya Gerund olacak çekilmemiş fiil de “öğrenmek”tir. Burada yüklemden dolayı öğrenmenin ne zaman istendiği ve kimin tarafından istendiği bellidir. İkisinin de öznesi “ben”dir.
Gerund Kullanımı ile ilgili Örnekler
I appreciate helping (Yardımı takdir ediyorum.)
Bu cümlede “appreciate”den dolayı “help” fiili Gerund olarak kullanılmıştır. “helping”in de öznesi “I” dır. Başka bir cümlede yüklem ile Gerund’ın öznesi farklı olabilir. Örneğin aynı cümleyi bu şekilde de yazabiliriz.
I appreciate you helping (Yardımınızı takdir ediyorum.)
Bu cümlede ise yüklem ile Gerund’ın özneleri farklıdır. Yüklemin öznesi I, Gerund’ın öznesi you’dur. Gerund isim fiil olduğu için ve sıfatlar isim ile kullanıldığı için aslında you yerine your’un kullanılması daha uygundur. Yüklemin nesnesi olan “your helping” in de nesnesi olabilir. “The poor” gibi. Bu açıklamalardan sonra cümlemizi yazarsak şöyle olur.
I appreciate your helping the poor. (Fakirlere yardımınızı takdir ediyorum.)
This project is not worth maintaining . (Bu proje devam etmeye değmez.)
He accused everybody of being reluctant. (O herkesi isteksiz olmakla sucladı.)
Accuse of: suclamak
Reluctant: isteksiz
Will: istek
Unwilling: isteksiz
Willing: istekli
İrreluctant: istekli
I do not undersant your complaining about your jop. (İşiniz hakkında yakınmanızı anlamıyorum.)
We can not got anywhere without discussing the issues properly. (Biz meseleleri uygun bir şekilde tartışmaksızın bir yere varamayız.)
İssue: mesele, sorun, problem
Properly: uygun bir şekilde
Discuss: tartışmak
We get used to living under miserable condition. (Biz sefil koşullar altında yaşamaya alıştık.)
Miserable: perişan, sefil
5.) Allow = Permit, Advise = Recommend Fiilleri
Dördüncü madde gibidir. Yani yukarıdaki iki fiil (eş anlamları ile birlikte dört fiil) hem Gerund hem de İnfinitive alabilirler. Yalnız dördüncü madde gibi istenilen zaman Gerund istenilen zaman İnfinitive almıyor. Bu gramatikal bir özelliktir. Bu fiiller bazen Gerund bazen de İnfinitive alırlar. Allow = izin vermek, Advise: tavsiye etmek, önermek.
***Kural: 1. Eğer bu fiillerden sonra bir nesne varsa İnfinitive kullanılır.
***Kural: 2. Eğer bu fiillerden sonra bir nesne yoksa Gerund kullanılır.
He recommended me to rest. (Bana dinlenmemi tavsiye etti)
“Recommend”den sonra nesne olduğu için (me) İnfinitive kullanılmıştır.
He recommended resting. (Bana dinlenmeyi tavsiye etti)
“Recommend”den sonra nesne olmadığı için Gerund kullanılmıştır.
My wife doesn’t allow me to go out. (Karım dışarı çıkmama izin vermez.)
My wife doesn’t allow going out. (Karım dışarı çıkmaya izin vermez.)
The expert advised us to sell sharing. (Uzman bize hisse senetlerini satmayı önerdi.)
Expert: uzman
Sharing: hisse senetleri
6.) Regret, Forget, Remember (Üzgün - pişman olmak. Unutmak. Hatırlamak)
Yukarıdaki üç fiil de bazen Gerund bazen de İnfinitive alırlar. Buradaki espri biraz da anlama yöneliktir. Eğer bu fiillerden sonra kullanılacak olan fiil daha önce gerçekleşmiş bir olaydan bahsediyorsa Gerund, daha sonra gerçekleşecek bir olaydan bahsediyorsa İnfinitive kullanılır.
I regret spending so much money. (Bu kadar çok para harcadığıma üzgünüm.)
I regret to spend so much money. (Bu kadar çok para harcamaya (harcayacağıma) üzgünüm.)
*** “Regret” te genellikle gerund kullanımı tercih edilir.
I forgot taking my purse. (cüzdanımı aldığımı unuttum.) (cüzdanı üzerinde demektir.)
I forgot to take my purse. (cüzdanımı almayı unuttum.) (cüzdanı üzerinde değil demektir.)
*** Beşinci madde kullanımına uyuluyor. Ama altıncı madde kullanımda en çok ihlal edilen bir kuraldır.
7.)Need, Requirei, Want (İhtiyacında olmak, Gerktirmek, İstemek.)
Bu üç fiil de aynı anlamda kullanılmaktadır. Üçü de hem Gerund hem Mastar alabilirler. Yalnız burada ki mastar “Pasif Mastar” dır. Bu kullanımdaki cümlelerde özne genellikle cansızdır.
Passive İnfinitive: to be + V3
This room needs cleaning. (Bu odanın temizlemeye ihtiyacı var.)
Aynı cümleyi şu şekilde de yazabiliriz anlam olarak aynıdır.
This room needs to be cleaned. (Bu odanın temizlenmeye ihtiyacı var.)
The grass requires cutting. (Otlar kesmeye ihtiyacı var.)
My car wants watching. (Arabamın yıkamaya ihtiyacı var.)
My car wants to be watched. (Arabamın yıkamaya ihtiyacı var.)
Bu kullanımdaki özne canlı olamaz mı sorusu üzerine (olabilir diye) şu örnek verildi.
I need to be accepted in the club. (Külube kabul edilmeye ihtiyacım var.)
Bu kullanımda yaygın olarak “gerund” kullanılır.
8.) See, Hear, Feel, Watch: (Görmek, duymak, hissetmek izlemek)
Her dördü de Gerund veya Mastar alabilirler. Yalnız buradaki mastar “Bare İnfinitive”dir. yalın mastar = fiilin birinci hali = “to”suz mastar.
Burada Gerund ve İnfinitive kullanımının önemli bir farkı da vardır. Eğer yüklemden sonra (ki bu yüklem yukarıdaki dört fiilden biridir) kullanılacak fiilin yarattığı olayın bir kesiti alınmışsa bu fiiller Gerund olarak kullanılmak zorundadır; olayın tümü alınmışsa Bare infinitive olarak kullanılmak zorundadır.
I saw him waiting at the bus stop. (Onu otobüs durağında beklerken gördüm.)
I saw him wait at the bus stop. (Onu otobüs durağında beklerken gördüm.)
Gerund kullanımından dolayı Birinci cümlede eğer o yarım saat durakta beklemişse benim beş on dakkasını gördüğüm, tüm olaya vakıf olmadığım anlaşılır. İkinci cümlede ise Bare İnfinitive kullanımndan dolayı Benim bu beklemenin tümüne vakıf olduğum anlaşılır.
We felt the house shaking. (evin sarsıldığını hissettim.) (sarsıntının bir kısmını)
We felt the house shake. (evin sarsıldığını hissettim.) (sarsıntının tümünü)
Shake: sallanmak, sarsılmak
Kullanımı biraz karışık olan bir konudur. Bu madde de Türkçe çeviriden çok Inglızce mantığını kavramak önemlidir.
I watched them enter the bar. (Onları bara girerken gördüm.) (Bara girme eylemi anlık bir eylem olduğu için tümü görülebileceğinden “bare infinitive” kullanılmıştır.
“watch” genelde “bare infinitive” ile kullanılır, ama “gerund” la da kullanılabilir.
I heard her singing. (Onu şarkı söylerken duydum.)
***Not: Genelde kısa süren olaylar, hepsi gözlenebileceğinden “bare infinitive” ile aktarılır. Uzun süren olaylar ise, bir kısmı gözlenirse “bare infinitive” ile; tümü gözlenmişse “gerund” ile aktarılır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çarşamba 12. 01. 2000
INFINITIVES
Daha önce de söylendiği gibi çekimsiz fiilin kullanıldığı üç yapıdan biri de Infinitives’lerdir. Mastar hareketlerinde Infinitives’lerden faydalanılır. Infinitives’leri kullanım yerlerine göre maddeler halinde göreceğiz.
I want to learn English. (Ben öğrenmek istiyorum.) Burada yüklemin ve mastarın öznesi aynıdır.
I want you to learn English. (Ben sizin Inglizce öğrenmenizi istiyorum.) Bu cümlede ise yüklemin öznesi I, mastarın öznesi You’dur.
Madde ayırımı bu şekilde fiillerin nesne alma veya özne durumuna göre yapılacaktır. “Bu fiillerden sonra mastar gelir” diye ezberlemektense yapı olarak bunları öğrenmek daha iyi olacaktır. Ayrıca çeviri biçimini de kavramak önemlidir.
Şimdi maddeler halinde Infinitives’lerin kullanıldığı yapıları öğrenelim.
1.) Verb + Infinitive
Yani hemen sonrasında Infinitive alan fiiller demektir. Bunların sayıları10–15 tanedir. Burada en önemlilerinden birkaç örnek verilecektir. Bu gruba giren fiiller liste halinde aşğıda sunulmuştur. Bu yapıda, yüklemden hemen sonra Infinitive geldiği için hem yüklemin hem de Infinitive'in öznesi aynıdır.
Appear- Seem- Look: Görünmek
Can afford: Gücü yetmek
Claim: İdda etmek
Consent: ...e razı olmak
Decide: karar vermek
Demand: İstemek, talep etmek
Deserve: Hak etmek, layık olmak
Happen: Tesadüfen ...mek
Hasitate: Tereddüt etmek
Hope: Ummak, ümit etmek
Learn (How): Öğrenmek
Know (how): Bilmek, tanımak
Offer: Teklif etmek
Plan: Planlamak
Prepare: Hazırlamak
Promise: Vaat etmek
Pretend: Gibi davranmak
Refuse: Red etmek
Resolve: Karar vermek
Seek- Try- Strive: ...meye çalışmak
Tend: Eğiliminde olmak
Threaten: Tehdit etmek
Undertake: Üstlenmek
Would love: Seve seve...mek
Condescend: Tenezzül etmek
I can’t afford to buy such a car in these economic condition. (Ben bu ekonomik şartlarda böyle bir araba alacak güçte değilim.)
We decided to give up the project. (Biz projeden vaz geçmeye karar verdik.)
They had to promise to fulfil their commitment. (Onlar vaatlerini yerine gitirmeye söz vermek zorunda kaldılar.)
Commitment: söz, vaat, taahhüt.
To promise: söz vermek
Compromise: (komprumayz) uzlaşmak, ödün. KPDS’de en kritik yerlerde 4-5 defa geçer. İyi bilinmeli.
Fulfil: yerine getirmek,yapmak
İmplement:
Achive(eyçhiv)
Accomplish:
Execute: (eksikut) icra etmek
Carry out:
Built:
Construct:
Manifacture:
Produce:
Perform:
Conduct:
Fulfil’den sonra yazılan fiillerin hepsi onun eşanlamlısıdırlar. KPDS için çok önemli kelimelerdir. Iyi bilinmeli.
He should have tried to resolve the dispute. (Onun tartışmayı çözmeye çalışması gerekirdi.)
Try: ...meye çalışmak, denemek
Dispute: tartışma, anlaşmazlık
Conflient:
Deliberate:
Discuss:
Debate:
Argue:
The two goverments refused to resume the talks. (Her iki hükümet görüşmelereyeniden başlamayı red etti)
Refuse: red etmek
Reject:
Turn down:
Talks: görüşme
Resume: ...e yeniden başlamak, sürdürmek
He must have threatened to kill us. (Bizi öldürmek için tehdit etmiş olmalı.)
Threaten: tehdit etmek
Not: Bu yapıları Türkçe’ye çevirmek önemli bir husustur. Moda mod bildikten sonra Türkçe’ye uygun bir şekilde çevirmek gerekir.
I happened to see him. (Onu tesadüfen gördüm.)
Happen: olmak
Happen + ful Infinitive: tesadüfen ....mek.
He always tends to hurt people. (O genellikle insanları incitmeye eğilimlidir.)
Tend: eğiliminde olmak. (Türkçe’ye meyil, eğilim anlamında “tandans” olarak isim hali geçmiştir.)
She consented to step down. (O çekilmeye razı oldu.)
Consent: ...e razı olmak
Step down: geri adım aymak, çekilmek
I would love to come along with you. (Sizinle seve seve gelirim.)
Would love: seve seve ...mek
Along with: ...ile
She should not have condescent to take his book. (Onun kitabını almaya tenezzül etmemeliydi.)
Condescend: tenezzül etmek
You could have come to see me. (Beni görmeye gelebilirdin)
2.) Verb + Object + Infinitive
Bu kullanımda, yüklemden sonra bir nesne gelir ve ardından mastar kullanılır. Burada yüklem olarak kullanılan fiiller bir nesneden sonra mastar gerektirirler. Bu gruba giren fiiller aşağıda sunulmuştur.
Allow- Permit: İzin vermek
Ask: İstemek, Rica etmek
Recommend- Advise: Önermek, Tavsiye etmek
Cause: Sebep olmak
Challenge: Meydan okumak, Düelloya davet etmek
Command: Emretmek
Compel- Force- Ceorce: Zorlamak, Zorunda bırakmak
Encourage: Cesaretlendirmek, Teşvik etmek
Enable: Muktedir olmak, Mümkün kılmak
Find: Bulmak
Forbid: yasaklamak
İnvite: Davet etmek
Notify: Haber vermek, Bilgilendirmek
Oblige: Mecbur etmek, zorunda bırakmak
Order: Emretmek, Siperiş vermek
Remind: Hatırlatmak
Require: Gerktirmek
Teach: Öğretmek
Tell: Söylemek
Tempt: Ayartmak
Urge: istemek, ...e sevk etmek
Warn: İkaz etmek, uyarmak
Want: İstemek
The U.N has urged the Iraqi Goverment to comply with the resulotions of the security council. (B. M..................)
To Comply:
Resulotion:
Security:
Council:
The teacher could have allowed us to play.(Hoca oynamamıza izin verebilirdi.)
No one can force me to give up smoking. (Hiç kimse beni sigara içmeyi bırakmaya zorlayamaz.)
Forse: zorlamak
The doctor encouraged the patient to go home. (Doctor hastayı eve gitmeye cesaretlendirdi.)
Cour: kalp, yürek
Courage: yürekli
Encourage: yüreklendirmek, cesaretlendirmek, motive etmek
Promote: motive etmek teşvik etmek (promosion)
Not: Bir kalıbın iyice öğrenilebilmesi için sözcüklerin değiştirilerek tekrar tekrar yazılıp, Türkçe’ye çevrilmesi egzersizleri yapılmalıdır.
The U N urged the U S A to lift the embargo. (B M Amerika’nın ambargoyu kaldırmasını istedi.)
Urge: istemek (şiddetle bir şeyi ...)
Not: Çalışırken arada Türkçe cümleler yazıp Inglizce’ye çevirmekverimmliliği arttırır. Inglizce’den Türkçe’ye de çeviri yaparken cesaretli bir şekilde verilmek istenen mesaj Türkçe’ye uygun bir şekilde ifade edilebilmelidir.
You ought to have warned us not to go there. (Bizi oraya gitmemek için uyarmış olmalıydınız.)
Negative Infinitive: Infinitive’in önüne “not” getirilerek oluşturulur. “not to go” gibi.
The inspector obliged the minister to reign. (müfettiş bakanı istifa etmeye mecbur etti.)
Inspector: müfettiş
Spect: bakmak
Inspect: ın:içine, spect: bakmak, Inspect: İçine bakmak = incelemek
Inspectator: içine bakan, inceleyen, = müfettiş
Spectator: seyirci
Expect: ex: dışarı, pect: bakmak, Expect: dışarı bakmak = beklemek, ummak
Respect: tekrar tekrar bakmak, saygı göstermek
Attend: bir yerde hazır bulunmak, devam etmek
Attendance: hazır bulunanlar, izleyiciler
Oblige: mecbur etmek, zorunda bırakmak
He order us to be ready at 11 o’clock. (Saat 11’de hazır olmamızı emrediyor.)
Order: emretmek, sipariş etmek, düzen, sıra
They advised us to learn English. (Inglizce öğrenmemizi tavsiye ettiler.)
You should ask him to help us. (Bize yardım etmesini istemen gerekir.)
The doctor wasn’t able to compel to me to give up smoking. (Doktor beni sigarayı bırakmaya zorlayamadı.)
Compel = Force: zorlamak
Compulsive: zorlayıcı
Compulsory: zorunlu
We had to forbid them to eat pork. (Onlara domuz eti yemelerini yasaklamamız gerekti.)
To forbid: yasaklamak
To bar
To ban
To prohibit
Pork: domuz eti
Kalmamızı rica ediyor. (She ask us to stay.)
Silahları teslim etmelerini istedik. (We wanted them to lay down their arms.)
Lay down: teslim etmek
Gitmesine izin vermemeliydin. (You should not have permitted him to go.)
***Not: Dikkat edilirse bu fiillerde mastar hep başkasına yaptırılıyor.
2.) Hem Nesne ile Nem de Nesnesiz Kullanılabilenler
Bu gruba giren fiiller hem nesnesiz, hem de nesne ile mastara geçiş yapabilirler. Yani bu grup fiilleri birinci ve ikinci madde özelliklerini birlikte taşırlar. Birkaç tanesini örnek verecek olursak;
Ask: İstemek
Beg: Rica etmek, İstemek
Clime: İddia etmek, savında bulunmak
Deserve- Merit: Haketmek, layık olmak
Desire: Arzu etmek
Expect: Beklemek, Ümit etmek
Help: Yardım etmek
İntend: Niyetinde olmak
İnvite: Davet etmek
Request: İstemek
Want: İstemek
Wish: Dilemek
He asked to take part in the meeting. (Mitinge katılmayı istedi.)
He asked me to take part in the meeting. (Mitinge katılmamı istedi.)
Görüldüğü gibi birinci cümlede yüklemin ve mastarın öznesi aynıdır. İkinci cümlede ise yüklemin öznesi “He”, mastarın öznesi ise “me” dir.
To take part in: katılmak
Participate: katılmak
He can expect to win the prize. (O ödülü kazanmayı umabilir.)
He can expect his son to win the prize. (Oğlunun ödülü kazanmasını umabilir.)
I wished to be amoung you. (Aranızda olmayı diliyordum.)
I wished you to be amoung us. (Aramızda olmanızı diliyordum.)
Amoung: arasında (ikiden fazla nesne için)
Between: arasında (iki nesne için)
Örnekler
She deserves to be our chairwoman. (O başkanımız olmayı hakeder.)
Deserve: layık olmak, haketmek
Merit: layık olmak haketmek, değer, meziyet
Meritorious: övülmeye değer, değerli
Deservedly: hakkıyle, haklı olarak
Deserving of: müstahak
The man claimed not to see the event. (Adam olayı görmediğini iddia etti.)
Claim: iddia etmek
Event: olay
Eventful: olaylı
Ful: ...lı
Eventless: olaysız
Less: ...sız
You could have invited us to participate in the congress.(Bizi kongreye katılmaya davet edebilirdiniz.)
Gress: ileri gitmek, yürümek
Regress: geri gitmek
Progress: ileriye gitmek
Bu konudaki kelimeler ve yapılar iyice kavranmalıdır. Türkçe’den Inglizce’ye; Inglizce’den Türkçe’ye çeviri egzersizlerinin yapılması konuyu daha iyi kavratır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çarşamba 16. 01. 2000
4.) Mastar ve Sıfatların Birlikte Kullanımı
Bu başlık üç madde olarak anlatılacaktır. Madde ayırımı sıfatların değişik kullanımı ile ilgilidir. Her bir maddede kullanılan sıfatlar ayrı ayrı verilecektir. Daha sonra örnekleri ve Türkçe anlamları verilecektir.
1.
Careless: Dikkatsiz, ihmalci
Considerate: Düşünceli, Saygılı
Inconsiderate: Düşüncesiz, Saygısız
Foolish: Akılsız, ahmak, saçma, Aptal, Budalaca
Generous: Cömert,
Kind: Nazik
Unkind: Nazik değil, Kaba
Polite: Nazik
Unpolite: Nazik değil, Kaba
Right: Doğru, Haklı
Wrong: Yanlış, Haksız
Rude: Kaba
Normalde birine “naziksiniz” dendiğinde “You are kind” söylenecek diye düşünülür. Ama Inglizce’de bu yapı kullnılmaz. Bunun yerine “İt is kind of you” denir. Ders çalışırken bu kalıpları yazmak ve diğer sıfatlarla yeri değiştirilerek tekrar tekrar yazmak daha verimli olacaktır. Eğer bu sıfatlardan sonra çekilmemiş bir fiil gelirse bu mastar olmak zorundadır. Bu konudan alınması gereken mesaj “sıfatlardan sonra mastar kullanıldığı ve bu kalıpların çeveiri mantığının iyi kavranması gerektiğidir.
It is kind of you. (Naziksiniz.)
It is impolite of him. (O nazik değildir.)
It is very kind of you to help me. (Bana yardım ettiğiniz için çok naziksiniz.)
It was very considerate of him to carry our luggages. (Valizlerimizi taşıdığı için çok düşünceliydi.)
Görüldüğü gibi bu kullanımda belirtilen sıfatlardan sonra mastar kulanılmaktadır. Örnek olarak cümlelerin zamanı değişik olabilir.
2.
Bu maddede kullanılan sıfatlar şunlardır:
Afraid: Korkmuş
Anxious: İstekli (can atacak şekilde)
Ashamed: utanmış
Careful: Dikkatli
Curious: Meraklı
Determined: Kararlı
Eager: İstekli
Glad: Memnun
Quick: Hızlı
Reluctant: İsteksiz (İrreluctant: istekli)
Willing: İstekli (Unwilling: isteksiz.)
Ept: ...e eğilimli
Likely: Muhtamel
Unlikely: Muhtemel olmayan
Bound- Sure- Certain: Kesin
Liable: ...e eğilimli
He is bound to succeed in the exam this time. (Onun sınavı zamanında başaracağı kesindir. Veya O kesinlikle zamanında sınavı başaracak.)
Terkey is bound to sign the agreement. (Türkiye’nin antlaşmayı imzalaması kesindir.)
He is reluctant to lend us money (O bize ödünç para vermeye isteksizdir.)
We are all quite willing to make sacrificies our family. (Hepimiz ailemiz için fedakarlık yapmaya oldukça istekliyiz.)
Sacrificy: Kurban, Fedakarlık
Man is always liable to make error. (insanoğlu daima hata yapmaya eğilimlidir.)
To err: hata yapmak
Error: hata
Unerring: isabet
My students are willing to learn English. (Öğrencilerim Inglizce öğrenmeye isteklidirler.)
He is unlikely to accept your offer. (Onun teklifinizi kabul etmesi olası değildir veya O muhtemelen teklifinizi kabul etmeyecektir.)
***Not: Konuyu işlerken sınırlı sayıda örnekler veriliyor. Bu nedenle bütün sıfatları içerecek örnek verilemiyor. Verilen cümlelerde veya yeni cümleler kurarak listede olan bütün sıfatları kullanmak daha kalıcı bir öğrenme sağlayacaktır. Ayrıca yazılan her cümlenin sorusunu, olumsuzunu yazarak çalışmak gerekir. Yine yazılan her cümleyi telafuz etmek, yapısını bozmadan Türkçe’ye uygun bir şekilde çevirerek çalışmak verimliliği arttıracaktır.
3.
İkinci maddede özne kişi veya zamirdi. Bu maddede ise mastar, özne durumuna geçer. Örneğin; “İnglizce öğrenmek kolaydır” ifadesinin İnglizcesi normalde“To learn English is easy.” şeklinde olmalıdır. Ama gramatikal olarak bu maddede olduğu gibi eğer mastar özne durumunda ise cümlenin sonunda yazılır ve özne olarak “It” yazılır. Bu maddeye giren sıfatlar tamamen anlatılan mantık ile kullanılırlar.Bu kullanımdaki “It” bilinen anlamdaki gibi değildir.
Yukarıdaki ifadeyi bu açıklamalar doğrultusunda yazarsak; “it is easy to learn English. (İnglizce öğrenmek kolaydır.) şeklinde olur. Bu maddede kullanılan sıfatlar şunlardır:
Asuming: Eğlenceli
Dificult: zor, güç
Exciting: heyecanlı
Interesting: İlginç, Enteresan
Boring: Sıkıcı
Easy: Kolay
Hard: Sıkı
Impossible: imkansız
Possible: mümkün
Important: önemli
Essential: Temel, esas
Necessary: Gerkli
Imperative: Gerekli, Zaruri
Urgent: Acil
Advisable: Tavsiye edilebilir
It is impossible to overcome this issue. (Bu sorunun üstesinden gelmek imkansızdır.)
It was very difficult to convince him. (Onu inandırmak çok güçtür.)
Convince: İnandırmak
It is rather difficult to get aloung with her. (Onunla geçinmek oldukça güçtür.)
To get along with: ...ile geçinmek, anlaşmak
It is hard to cope with these problems. (Bu problemlerin üstesinden gelmek zordur.)
Cope with: Üstesinden gelmek, mücadele etmek. KPDS için çok önemli bir kelimedir. 3-4 defa sorulmuş. Edatı veya fiili yine sorulabilir. İyi öğrenmek gerekir.
Yukarıdaki cümleler “...öğrenmek kolaydır, ...inandırmak güçtür, ...üstesinden gelmek zordur “ gib genel bir anlatımı ifade ederler. Daha önce de açıklandığı gibi ister çekilmiş, ister çekilmemiş bir fiil olsun öncesine özne sonrasına nesne geliyordu. Bu kullanımda da mastarı gerçekleştiren, yüklemin öznesinden ayrı bir özne ise,bunun mastardan önce yazılması gerekir. Ama bu da anlam karmaşasına sebep olmaktadır. Bu karmaşayı önlemek için mastarın öznesinden önce “for” edatı yazılmaktadır. Burada sadece for edatı kullanılr, başka edat kullanılmaz. Örneğin;
It is hard for us to cope with these problems. (Bizim için bu problemin üstesinden gelmek zordur.)
It is impossible for you to persuade me. (Sizin için beni ikna etmek imkansızdır veya beni ikna etmeniz imkansızdır.)
İt was necessary for him to submit the report until the next day.(Onun ertesi güne kadar raporu sunması gerekir.)
To submit- To present: Sunmak
Represent: Yeniden sunmak
Presentation: Sunuş
ACTIVE – PASSIVE
Etken – Edilgen anlamındadır. Bir cümlenin Active kullanımında yüklemi yapan bellidir ve buna özne denir. Yine burada nesne yükleme maruz kalıyor. Passive kullanımında ise özne yüklemden etkileniyor. Daha önceki derslerimizden öznenin cümlede çekilmiş fiilden önce geldiğini, bu pozisyonda kullanılan pronouns’ların da “Subject Ppronouns” olduklarını biliyoruz.Bir cümlede nesnenin de çekilmiş fiilden sonra geldiğini, bu pozisyonda kullanılan pronouns’ların da “Object Pronouns” olduklarını biliyoruz. Passive formları iyi bilmek için “Subject ve Object Pronouns” lara hakim olmak gerekir.
Active: I saw him. (Ben onu gördüm.)
Passive: He was seen by me. (O benim tarafımdan görüldü.)
Örnekten de görülebileceği gibi active bir cümlenin nesnesi pasif cümlenin öznesi konumuna geçiyor. Burada nesne durumları hakkında bazı bilgiler vermek gerekiyor. Bazı fiiller yüklem olduklarında nesne alırlar. Böyle fiillere “geçişli fiiller” denir. Nesne almayan fiillere de “geçişsiz fiiller” denir. Geçişsiz fiillerin olduğu cümlelerde yükleme maruz kalmayan bir nesne olmadığı için dolayısıyla böyle cümlelerin passive formu da yoktur.
Active Infinitive Passive Infinitive
To speak To be spoken
To write To be written
To give up To be given up
Active Infinitive’in Passive formu % 99 yukarıdaki gibidir. “Get ve Become” nin de kullanıldığı Passive form vardır. Bunu da daha sonra öğreneceğiz.
Inglizce’de bütün active zaman ve modalların passive formu vardır. Bunları tek tek öğrenmek yerine yapı olarak sistemlerinin nasıl çalıştığını ve en önemlilerini öğreneceğiz. Bunları iyi bir şekilde öğrendikten sonra diğerlerini de çok iyi çalışmak gerekir.
Active’i Passive’e çevirirken sadece yardımcı fiil üzerinde değişiklik yapılır. Temel fiil de V3 şeklinde yazılır. “to write to be written” gibi.
S. Present: He writes a letter. A letter is written by him.(Bir mektup onun tarafından yazılır)
S. Past: He wrote a letter. A letter was written by him. (...........yazıldı.)
S.Future: He will write a letter. A letter will be written by him.(................yazılacak.)
Pr. Perfect: He have written a letter. A letter has been written by him.(............yazılmış.)
Past Perfect: He had written a letter. A letter had been written by him.(............yazılmıştı.)
Passive form oluşturulurken “be + V3” kullanılıyordu. Bunların en önemlileri yukarda verilen beş örnekteki zamanlar ile uygulamasıdır. Bunlara çok iyi hakim olunmalıdır. Diğerleri de öğrenilse iyi olur.
Present Cont.: He is writting a letter. A letter is beingn written by him.(..............yazılıyor.)
Past Cont: He was writting a letter. A letter was being written by him.(.............yazılıyordu.)
Future Cont.: He will be writting a letter. A letter will be beingn written by him.(.............yazılıyor olacak.)
Present Perfect Cont.: He has been waiting a letter. A letter has been beingn written by him.(........yazılmaktadır.)
Past Perfect Cont.: He had been waiting a letter. A letter had been beingn written by him.(........yazılmaktaydı.)
Future Perfect Cont.: He will have been waiting a letter. A letter will have been beingn written by him.(........yazılmakta olacak.)
Burada önemli olan bir cümledeki pasifliği görüp, onu yorumlayabilmektir.eğer “be” fiilinden sonra V3 varsa bu cümle pasif bir cümledir diyoruz. Başka bir değişle, “be” fiilinden sonraki temel fiil “ing” almamışsa bu cümle pasif bir cümledir diyoruz. Çünkü Inglizce’de “be” fiilinden sonra ya “ing”li bir fiil veya V3’lü bir fiil geli . bu iki kullanım birbirinin alternatifidir.
He is known by everyone in the area. (O bölgedeki herkes tarafından tanınır veya tanınıyor.)
He was found guilty by the jury. (O jui tarafından suçlu bulundu.)
Guilty: suçlu
Over the last months, this book has been sold very well. (Geçen aylarda bu kitap çok iyi satılmış.)
Not: “over”ın kullanımını hatırlayınız.
The robbers had been followed by the police. (Soyguncular polis tarafından takip edildi.)
He will be appointed as the new chairman. (Yeni bir başkan olarak atanacak.)
As: gibi, olarak,...çok değişik anlamları vardır. “gibi” anlamında edat olarak kullanılabilmesi için sonrasında bir edat olmalıdır.
İki Nesneli Cümlelerde Passive Form
Bu durumda nesnelerden biri “indirect object” diğeri “Direct object”tir. İki nesneli bir cümle, nesnelerden her biri özne yapılarak iki farklı şekilde Passive formu yazılabilir. Bu tür cümlelerde kullanılan fiiller şunlardır:
Bring: getirmek Promise: söz vermek
Give: vermek Refuse: red etmek
Leave: ayrılmak Send: öndermek
Lend: ödünç vermek Show: göstermek
Order: emretmek Tell: söylemek
Pay: demek
I gave him a book. (Ona bir kitap verdim.)
Yukarıdaki cümlenin iki nesnesi vardır. İndirect object = him, Direct object = book’ tur. Bu durumda aynı anlamda olan iki farklı passive şekli vardır.
He was given a book by me. (O’na bir kitap benim tarafımdan verildi.)
A book was given to him by me. (Bir kitap ona benim tarafımdan verildi.)
Yukarıdaki cümle için şuna dikkat çekmek gerekir: İki nesneli cümlelerde passive formu yazarken “yalın object” başa alındığında “indirect object”ten önce “to” yazılır.
Passive Infinitive veya Passive gerund şeklinde de Passive formlar vardır. Örneğin;
Active: I want to see. (Ben görmek istiyorum.) Passive: I want to be seen (Ben görülmek istiyorum.)
Not: Infinitive konusundan hatırlayınız.
He is afraid of being killed (O öldürülmekten korkar.)
Not: Her fiilin “Passive gerund” hali “being + V3” şeklindedir.
Not: Yukarıdaki cümlede, neden Passive infinitive değilde Passive gerund kullanıldı diye bir soru akla gelebilir. Bu durumda “Gerund ve Infinitive”lerin kullanımı düşünülmelidir. Bir edattan sonra eğer çekilmemiş bir fiil varsa bu mutlaka gerund olacaktır diye gerund kullanımının birinci maddesini hatırlayınız. (Passive gerund’lar da gerund’lar gibi kullanılırlar.) Bu şekilde önce öğrendiğimiz kurallar bazen sonraki derslerimizde geçebiliyor. Bu yapılar geçtiğinde dikkat çekilmelidir.
They consider being employed. (Onlar istihdam edilmeyi düşünüyorlar.)
***Not: “consider”ın sonrasında “gerund” istediğini hatırlayınız.
Employ: istihdam etmek, çalıştırmak.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
19. 01. 2000
CAUSATIVE
Ettirgenlik kipidir. Inglizce dışında diğer dillerde yapısı basittir ama Inglizcede biraz karmaşıktır. Ettirgenlik, “bir eylemi başkasına yaptırmak demektir.” Türkçe’de bu “tir” eki ile sağlanır, ayrı bir fiil yapısı yoktur. “kestirdim, diktirdim, sildirdim...” gibi.
Inglizcede ise “Have, Make, Get “ olmak üzere ettirgenliği sağlayan üç fiil vardır. Bu fiiller, modallar gibi çalışarak belli bir kurala göre temel fiillerden önce yazılarak ettirgenlik sağlamış olurlar. Ettirgenlik, “bir eylemi başkasına yaptırmaktır” demiştik. Peki, birine yaptırılacak eylem para ile yaptırılabilir, rica ile yaptırılabilir, zorla yaptırılabilir. Türkçe’de bunu sağlayan artı bir ek veya fiil yoktur. Cümlenin anlamına göre rica ile mi, zorla mı veya para ile mi yaptırıldığı anlaşılır.
Inglizce’de ise bu nüans farkının kullanımı, bazı istisnalar hariç şöyledir:
Have: Birine “rica” ile bir şey yaptırmak.
Make: Birine “zor” ile bir şey yaptırmak
Get: Birine “para” ile bir şey yaptırmak
Bu ayrıntı KPDS sınavı için önemli değildir. Sınavda böyle bir ayırıma dayalı soru gelmez.
Başkasına bir eylemi yaptırırken bu eyleme maruz kalan bir nesne vardır. Örneğin “arabamı tamir ettirdim” derken, yaptırdığınız tamir etme eylemine maruz kalan “araba”dır. Bu nesneyi herhangi bir nesne olarak Something ile gösterirsek;
Have
Make + Sth + V3
Get
Causative’in Inglizce’deki bu yapısında, yaptırılan eylemin kime yaptırıldığı belli değildir. Örneğin, “Saçımı kestirdim” dediğinizde, saç kesme eylemini kimin yaptığı belli değildir. İşte İnglizce’de yukarıdaki kullanım böyledir.
I have my hair cut. (Ben saçımı kestiririm)
Sth V3
I had my hair cut. (......kestirdim.)
Men have their ears pierced. (Erkekler kulaklarını deldirirler.)
I will have my hair cut. (......kestireceğim.)
I have had my hair cut. (......kestirmişim.)
I had had my hair cut. (......kestirmiştim.)
I am having my hair cut. (......kestiriyorum.)
I was having my hair cut. (......kestiriyordum.)
I will have had my house repaired. (.........tamir ettirmiş olacağaım.)
You could got your tyres changed. (Tekerleklerinizi değiştirebilirdiniz.)
He will have the patient operated. (O hastayı ameliyat ettirecek.)
We can not make our voice heard. (Sesimizi duyuramıyoruz.)
***NOT: Görüldüğü gibi “Causative” yapısı tüm zamanlar için uygulanabilir. Ayrıca tüm modallar için de uygulanabilir. Çalışırken, bu yapıyı tüm modal ve zamanlara uygulayarak çalışmak daha verimli olacaktır.
I must have my hair cut. (......kestirmeliyim.)
I can have my hair cut. (......kestirebilirim.)
***Not: Sınavda veya okurken “Causative” yapısını görebilmek önemlidir. Eğer “have, make, get”ten sonra bir nesne var ve sonrasında V3 varsa bu “Causative”dir diyoruz.
He got his car repaired. (O arabasını tamir ettirdi.)
He had got his car repeared. (...........tamir ettirmişti.)
We shall get room cleaned. (Odayı temizleteceğiz.)
My father had his eyes examined. (Babam gözlerini kontrol ettirdi.)
We had had a pool built in our garden. (Bahçemizde bir havuz inşa ettirmiştik.)
The teacher will have a composition written. (Öğretmen bir kompozisyon yazdıracak.)
Neden V3 Kullanılmaktadır?????
“Causative” yapısını ezbere değil de mantığını kavramak şeklinde öğrenmek açısından bu soruyu cevaplamak çok önemlidir.
“................a composition written.” derken yazma eylemini “a composition”yapmıyor; buna maruz kalıyor, etkileniyor. Örnek olarak yukarıda verilen diğer cümlelerin de mantığı böyledir. Yani “Causative” kullanımında nesne zamiri konumundaki sözcük, sonrasındaki eylemi yapmıyor, ona maruz kalıyorsa, bu eylem V3 olma durumundadır. Bu özelliklerden dolayı ettirgenliğin bu şekildeki kullanımına “Passive Causative” denir. Ama bu tartışma konusudur. Asıl “Passive Causative” yapısı bu değildir. Daha sonra bize anlatılacaktır.
Peki V3 yarine V1 kullanılırsa ne anlama gelir? Eğer “Causative” yapıda nesne zamirinden sonra V1 kullanılırsa nesne zamirinin V1’ i gerçekleştirdiği anlamına gelir ki bu da aktiflik durumu olduğu için ettirgenliğin bu yapısına da”Active Causative” denir. Formülsel olarak bunu ifade edecek olursak:
Have
Make +So+ V1 +Sth şeklinde olur.
Get
***Not: “Active Causative” yapısında çok önemli bir özellik var ki KPDS’de sorulan bir ayrıntıdır. Bu kullanımda Get, “to” ile birlikte kullanılır. Yani Get bu kullanımda fiili “Full Infinitive” olarak ister.
I had a doctor test my eyes. (Gözlerimi bir doktora kontrol ettirdim.)
We could have had him translate our article. (Makalemizi ona çevirtebilirdik.)
We could have had our article. translated (Makalemizi çevirtebilirdik.)
***Not: Son cümlede passive’lik olduğu için cümle sonuna “by him” gibi bir ifade ekliyebiliriz.
I got a mechanic to repaire my car. (Arabamı bir motorcuya tamir ettirdim.)
***Not: Get’in bu kullanımda “to” ile birlikte kullanıldığına dikkat ediniz.
They must have gotten their roof repaired. (Evlerinin çatısını tamir ettirmiş olmalılar.)
We should get a repairman to fix the plug. (Prizi bir tamirciye tamir ettirmemiz gerekir.)
Fix: tamir etmek, saptamak, düzenlemek
Mechanic: tamirci, teknisyen, motorcu.
Plug: priz
They had to get a mechanic to test the motor. (Onların motoru bir tamirciye kontrol ettirmeleri gerekir.)
***Not: Önemli olan okurken veya soru çözerken “Causative” yapısını görmektir.
You can not make me tell the secret. (Bana sırları söyletemezsiniz.)
We had our baby vaccinated. (Çocuğu aşılattık.)
Vaccinate: aşılamak
Their family had to have the patient operated. (Ailesinin hastayı ameliyat ettirmesi gerekti.)
You must have your tooth filled. (Dişlerinizi doldurtmalısınız.)
They had to have someone mend their roof. (Evlerinin çatısını birine tamir etirmek zorunda kaldılar.)
***Not: V1 ve V3 kullanımı, öncesindeki nesne “bunlara maruz mu kalıyor yoksa bunları yapan mıdır?” ayırımına göre yazılır. V1 kullanımında, öncesindeki nesne V1’ i gerçekleştiriyor demektir. V3’ te ise öncesindeki nesne V3’ e maruz kalıyor demektir. Ayırım bu mantık ile yapılır. Formülsel olarak ezberlemekten ziyade mantığını kavramak daha iyidir. Çünkü formüle uymayan bazı istisnalar da vardır.
İMPERATİVE
Emir kipi demektir. Türkçe’de emir tüm şahıslara verilebilir. Ingilizce’de böyle değildir. Ingilizce mantığına göre emir sadece karşıdakine verilir. Diğer şahıslara emir verilmez.
Olumlu Olumsuz
I speak. (Konuşurum.) I don’t speak. (Konuşmam.)
You speak. You don’t speak.
He speaks He doesn’t speak.
She speaks. She doesn’t speak.
We speak. We don’t speak.
You speak. You don’t speak.
They speak. They don’t speak.
Inglizce’de emir yapısı Simple Present Tense ile kurulur ve sadece karşıdakine verilir. Bu da “sen ve siz” olmak üzere iki kişidir.
Inglizce’de Simple Present Tense’de özne söylenmediği zaman emir kipi oluşturukmuş olunur. Emir kipinin mastar yapısındaki “to”nun atılarak oluştırılduğunu savunanlar da vardır. Ama bu açıklama sadece olumlu emir yapısı için geçerlidir. Olumsuz emir yapısı için geçerli değildir. Bu yüzden Inglizce’de emir kipinin Simple Present Tense’den geldiği açıklaması doğrudur.
Speak slowly. (Yavaş konuş.)
Don’t speak loudly. (Yüksek sesle konuşma.)
Sen ve siz için emir yapısı bu şekilde oluşturulur. Peki diğer şahıslar için emir yapısı acaba nasıldır???
Diğer şahıslar için emir yapısı “izin vermek” anlamına gelen “let” fiilinden faydalanılarak oluşturulur.
Let us speak. (Konuşalım.)
Diğer şahıslar için de emir kipi oluşturulurken aslında yine Simple Present Tense’den faydalanılır. Normalde yukarıdaki cümlede yazılmamış bir “you” vardır. “İzin ver konuşalım”anlamına gelir. “you” atılarak “we”için emir kipi oluşturulmuştur. Bunu Türkçe’ye uygun şekilde “konuşalım” diye çeviriyoruz.
Emir verilecek “subject pronouns”lar Verb’den sonra geleceklerinden “object pronouns”lar konumuna geçerler ve “gideyim, gitsin, gidelim, gitsinler” anlamında emir yapısına girerler.
Olumlu Olumsuz
Let me speak. (konuşayım.) Don’t let me watch. (seretmeyeyim.)
Let him/her speak. (konuşsun.) Doesn’t let him/her watch. (seyretmesin.)
Let us speak. (konuşalım.) Don’t let us watch. (seyretmeyelim.)
Let them speak. (konuşsunlar) Don’t let them watch. (seyretmesinler.)
Normalde “let”ten önce you var ve yazılmayarak diğer şahıslar için emir kipi oluşturulmuş demiştik. Olumsuzunu yazarkan de aynı mantıkla “let”ten önce you var, atılmış ve sonrasında olumsuzluk (Do not) eklenerek diğer şahıslar için olumsuz emir kipi oluşturulmuş olunur.
Emir kipinin soru formunu oluşturmak için de “shall”den faydalanılır.
Soru
Shall I answer the phone? (telefona cevap vereyim mi?)
Shall he come in? (....gelsin mi?)
Shall we go out? (........çıkalım mı?)
Shall they be here? (burda olsunlar mı.?)
Olumsuz Soru
Shall I not answer the phone? (telefona cevap vermeyeyim mi?)
Shall he not come in? (....gelmesin mi?)
Shall we not go out? (........çıkmayalım mı?)
Shall they not be here? (burda olmasınlar mı.?)
***Not: Emir kipinin oluşturulması kısaca yukarıdaki gibidir. Birkaç fiil üzerinde emir kipinin olumlu, olumsuz, soru ve olumsuz soru yapısını tüm şahıslar için yazarak çalışmak daha verimli olacaktır.
Let ve Help
Bu iki fiilin “causative” olup olmadıkları tarışma konusudur. Sonralarında V1 geldiği için “causative” olarak düşünülürler.
My mother doesn’t let me go out. (Annem dışarı çıkmama izin vermez.)
“Let”i causative olarak düşünenler bu cümleyi “Annem beni dışarı çıkartmaz.” diye çevirirler. Aslında önceki çeviri daha doğrudur. “Help” için de aynı açıklama geçerlidir.
Our teacher helped me improve English. (Öğretmenimiz Inglizceyi geliştirmeme yardım etti.)
Pazar 23. 01. 2000
RELATİVE PRONOUNS
İlgi zamiri demektir. KPDS’ de direk olarak ya bir soru gelir veya gelmez. Ama çeviri, anlama gibi kilit noktalarda oldukça sık geçen bir konudur. Diğer gramer bilgileri çok iyi bilinse bile bu konuda eksiklik varsa hem sınav hem de genel anlamda İnglizce bilgisi açısından sıkıntı var demektir. Bu nedenle mutlaka çok çok çalışılması gereken önemli bir konudur.
Inglizce’de cümle “özne, yüklem ve nesne” yapısı üzerine kurulur. Bu üçlü yapı temel yapıdır. Yerleri ve sıralaması değişmez. Özne ve yüklemden sonraki yapılar obsiyoneldirler. Olsa da, olmazsa da olur. Bir cümlede tüm hareketler yüklem etrafındadır. Özne yüklemi yapan, nesne yüklemden etkilenendir. Tümleçler ise yüklemin nerede, ne zaman, nasıl yapıldığını açıklayan öğelerdir. Yani bir cümlede temel öğe yüklemdir. Yüklem tek başına da bir cümle olabilir. Ama yüklemsiz bir cümle olamaz. Yükleme kim, neyi, nerede, ne zaman, nasıl gibi sorular sorarak cümlenin diğer öğelerini buluruz.
Bu açıklamalardan sonra yapı olarak bir cümle biçimini yazacak olursak;
Özne + Yüklem + Nesne +hal zarfı + yer zarfı + zaman zarfı şeklinde olur.
Özne, yüklem, Nesne: Yerleri ve sıralaması bu şekilde olup, sabittir.
Tümleç: Nesne’den sonraki yapılar tümleçtir. Doğru yazılımı yukarudaki şekildedir. Ama özellikle konuşma dilinde yer ve sıralamaları değişebilir.
Bir örnek üzerinde bu yapıları görelim.
Ben Inglizce’yi geçen yıl Ingiltere’de iyi bir biçimde öğrendim.
I learnt English well in England last year.
Dün onu okulda fark ettim. (I noticed him at the school yesterday.)
Ben pahalı bir araba satın aldım. (I bought an expensive car.)
Bu cümledeki “an expensive car” bir sıfat tamlamasıdır. Buradaki “a” artikeli “car” içindir. Bir isim önüne bir niteleme sıfatı geldiğinde-Inglizce’de sıfat daima ismin önüne yazılır- bu sıfat isim ile artikel arasına gelir. Burada ses uyumunu sağlamak için “a” artikeli “an” haline dönüşmüştür.
The people (insanlar) the rich people (zengin insanlar) gibi.
***Not: Inglizce’de önünde “a” ve “the” artikeli olan kelimeler isimdirler.
Bir sıfat sözcüğü yarine aynı görevi gören bir cümlecik de gelebilir. Bu durumda bu cümleciğin ismi “sıfat cümleciği” olur. Cümleciklerin kurulma mantığı da cümle kurma mantığı gibi işler.
Şimdi sıfat yerine sıfat cümlecikleri kullanılan ve ilgi zamirleri ile birbirlerine bağlanan komplex cümleler görelim. İlgi zamirleri hem zamir hem de bağlaç gibi görevlidir.
1.) I received the report. (Raporu aldım.) You had sent the report. (Raporu göndermiştin)
2.) I found the book. (Kitabı buldum.) The book was important. (Kitap önemliydi.)
Bu cümleleri kendi aralarında birleştirecek olursak;
I received the report which you had sent. (Göndermiş olduğunuz kitabı aldım.)
Dikkat edilirse bu cümlede nesne konumunda olan “the report” kelimesi ilgi zamiri olan “which” ile yer değiştirdi. “which” aynı zamanda iki cümleyi birbirine bağlayarak bağlaç olarak işlev gördü. “which you had sent”cümleciği “Relative pronoun, Relative Clouse veya Adjective Clouse” olmak üzere üç şekilde adlandırılabilir.
***Not: Nesne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe’ye “...dığı” olarak çevrilir. Başka bir değişle ilgi zamirinden sonra “özne” varsa Türkçe’ye “...dığı” olarak çevrilir
I found the book which was important. (Önemli olan kitabı buldum.)
Bu cümlede ise özne konumunda olan “the book” kelimesi, ilgi zamiri olan “which” ile yer değiştirdi.
***Not: Özne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe’ye “...en, ...an” olarak çevrilir. Başka bir değişle ilgi zamirinden sonra fiil varsa Türkçe’ye “...en, ...an” olarak çevrilir.
Which: Cansızlar ve hayvanlar için kullanılır
Who: İnsanlar için kullanılır.
Hem who hem de which yerine “that” kullanılabilir. İkisi de nesnel formda iken “...dığı”; öznel formda iken “...en, ...an” olarak çevrilir.
İlgi zamirinden sonraki cümle bir cümlecik olur ve öncesindeki ismi niteler. Türkçe’ye çevirirken bu cümleciğin anlamını isimden önce söylemek gerekir.
The agreement which they signed. (Onların imzaladığı anlaşma)
The workers who I met.(Karşılaştığım işçiler.)
The man who you are waiting for. (Beklediğiniz kişi.)
***Not: Cümleciğin zamanını kestirebilmek gerekir. Son KPDS sınavlarında özellikle sorulan kısmı burasıdır. Test çalışmalarında ayrıca bunun üzerinde durulacaktır.
***Not: Türkçe’de yan cümleciklerin özneleri “ın” eki eklenerek söylenir. Çeviri yaparken Türkçe’nin bu özelliğine dikkat edilmelidir.
The scientist who devised this method. (Bu metodu bulan bilim adamı.)
Devised: bulmak
The student who won the scholership.(Bursu kazanan öğrenci.)
A car which runs 100 miles on hour. (Saatte 100 mil giden araba.)
***Not: İlgi zamirinin önünde mutlaka bir isim vardır ve yan cümlecik bu ismi niteler.
Unfortunately, we can not publish the article which you have sent. (Maalesef gönderdiğiniz makaleyi yayınlayamıyoruz.)
*** Eğer “the article”ı niteleyen bir sıfat kelimesi olsaydı “article”den önce yazılması gerekirdi. “the article” bir sıfat cümleciği ile nitelendiği için bir ilgi zamiri ile sonrasından gelmiştir. Çeviride sıfat cümleciğinin anlamı isimden önce söylenir. KPDS’de geçen cümlelerin % 70-80’ ni bu yapıdadır.
He had to dismiss the boy who made noise. (Gürültü yapan çocuğu kovmak zorunda kaldı.)
Dismiss: kovmak
The man who robbed the bank was cought by the police. (Bankayı soyan adam polis tarafından yakalandı.)
***Not: Bu cümlede “adjective clouse”, özne konumunda olan bir ismi niteliyor. Yukarıdaki cümlelerde ise nesne konumunda olan isimleri niteliyordu.
We have a lot of problems that we have to solve. (Çözmek zorunda olduğumuz çok problemimiz var)
The women who are working in bad condition are demanding social security. (Kötü koşullarda çalışan bayanlar sosyal güvenlik istiyorlar.)
İlgi zamirinin alanı nereye kadardır????
*** Eğer özneyi nitelemişse ikinci bir yükleme kadardır.
*** Eğer nesneyi nitelemişse cümle sonuna kadar devam eder.
The boy who we saw yesterday found the money which you lost. (Dün gördüğümüz çocuk kaybettiğiniz parayı buldu.)
The two sides who were in conflict signed a new agreement which would last for centries.. (Çatışma halinde olan her iki taraf, asırlarca sürecek olan yeni bir antlaşma imzaladılar.)
İn conflict: çatşma halinde olma
Last: sürmek
The man who committen the crime was arrested. (Cinayet işleyen adam tutuklandı.)
Arrest: tutuklamak
My father, who committed the crime, was arrested. (Cinayeti işleyen babam tutuklandı.)
Eğer sıfat cümleciği bir cins ismi niteliyorsa ki onu tanımlıyor demektir, ilgi zamirinin bu kullanımına “defining relative pronouns” denir. Eğer özel bir ismi niteliyorsa buna da “Non-Defining relative pronouns” denir. Çünkü özel isimler belli olma niteliğindedir. Tanımlanmaya ihtiyaçları yoktur. İlgi zamiri cümieciği sadece ek bir açıklama verir.
İlgi zamiri cümleciği atıldığında cümlenin anlamı bozuluyorsa “Defining ilgi zamiri”, bozulmuyorsa “Non-Defining ilgi zamiri” olduğu anlaşılır.
Inglizler parantez kullanmadığından Non-Defining yapılarda sıfat cümleciği virgül (,) arasında ifade edilir. Virgül duraklama demektir. Konuşmada ise böyle cümleler söylenirken virgüllerde duraklayarak söylenmesi gerekir.
***Not: Non- Defining yapılarda ilgi zamiri yerine “that” kullanılmaz. Bu çok önemli bir özelliktir. KPDS’de sorulur. İyi bilinmeli.
Terkey, which we visited last year, is a leading country in the middle- East. (Geçen yıl ziyaret ettiğimiz Türkiye Ortadoğu’da lider bir ülkedir.)
Our dean, who studied abroad, speaks french fluently. (Yurt dışında öğrenim gören dekanımız Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşur.)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çarşamba 26. 01. 2000
İlgi Zamirleri, isminden de anlaşılacağı gibi zamirdirler ve ayrıca bağlaç olarak da iki cümleyi birbirine bağlarlar.Bu konu ile ilgili bilinmesi gereken birinci husus budur. İkinci husus ise İlgi Zamirlerinin her zaman bir ismin yanında kullanıldığıdır. Bir isimden sonra gelirler ve bu ismi bir sıfat gibi nitelerler. Bu nedenle bunlara “Sıfat Cümleciği” de denir.
The information which / that you gave was inadequate. (Verdiğiniz bilgiler yetersizdi.)
Adequate: yeterli, uygun
İnadequate: yetersiz, uygun olmayan
The people who / that were waiting for you went away.(Sizi bekleyen insanlar çekip gittiler.)
To go away: çekip gitmek, dağılmak (gitme belli bir noktaya olmadığından)
İlgi Zamirlerinin Edatlar İle Kullanımı
I saw the book which you are lokking for. (Aradığınız kitabı gördüm.)
Yukarıdaki cümle ilgi zamiri ile kısaltılmadan bağlanmadan önce iki ayrı cümle şeklindedir:
I saw the book. Ve You are looking for the book şeklinde
Görüldüğü gibi “look” fiili “for” edatı ile nesneye (the book) geçiş yapmıştır. Yani “for” edatı nesneye aittir. Cümle ilgi zamiri ile birleştirilirken, ilgi zamiri nesne konumunda olan “the book” yerine kullanılır. O halde kendisine ait olan edat da ilgi zamirinin yanına taşınabilir. Bu açıklamaya göre cümlemizi şu şekilde de yazabiliriz ki ikisi de aynı anlamdadır:
I saw the book for which you are looking. (Aradığınız kitabı gördüm.)
She dismissed the student who you talked about. (Hakkında konuştuğunuz öğrenciyi kovdu.)
She dismissed the student about whom you talked. (Hakkında konuştuğunuz öğrenciyi kovdu.)
Dismiss: kovmak
***Not: İki cümlenin aynı anlamda olduğuna ve edat hareketinin sadece nesnel formda olan ilgi zamiri ile yapıldığına dikkat ediniz.
***Not: İlgi zamirlerinin edat ile kullanımında KPDS için çok önemli olan iki özelliği vardır ki çok iyi bilinmeli:
1. Edat ile birlikte “that” kullanılamaz.
2. “who” ilgi zamiri edat ile kullanılırsa “whom” a döner.
My car which I paid ten thousand dollars for was broken down. (On bin dolar ödediğim arabam bozuldu.)
My car for which I paid ten thousand dollars was broken down. (On bin dolar ödediğim arabam bozuldu.)
He is not a person on whom you can rely . (O güvenebileceğin biri değildir.)
Rely on: güvenmek
Reliable: güvenilir
Unreliable: güvenilmez
Reliability: güvenilirlik
***Not: Bu iki farklı kullanım bir ihtiyaçtan doğmuştur. Daha sonra göreceğimiz ilgi zamirlerinin kısaltılması konusunda mantığı açıklanacaktır.
Pollution is a serious problem for which we must fight.(Çevre kirliliği mücadele etmemizin gerektiği ciddi bir sorundur.)
Fight for:
Combat: mücadele etmek, savaşmak, dövüşmek.
Struggle for:
Pharasal Verbs: Deyimsel fiil demektirler. Bir fiil kökü ve bir edattan oluşurlar. Örneğin; “Give”, vermek anlamındadır. “up” edatını alıp “give up” Pharasal verb”ini oluşturur ve bu da “bırakmak, vaz geçmek” anlamındadır. Inglizce’de 1000’ e yakın Pharasal verb vardır. Görüldüğü gibi edatile pharasal verb oluşarak yeni bir anlam ortaya çıktı. Eğer edat fiil kökünden ayrılırsa artık yapı pharasal verb olma niteliğini kaybeder.
Her pharasal verb’ün mutlaka bir eş anlamlısı vardır. Örneğin; “give up” ın eş anlamlısı “quit” tir. Amerrikan Inglizcesinde pharasal verb’ler çok kullanılır.
***Not: Pharasal Verb’lerde edatlar ayrılmadığından ilgi zamirleri ile birlikte hareket edemezler. Çünkü edatın ayrılması durumunda yapı pharasal verb olma niteliğini kaybeder ve anlamı değişir. Önemli bir özelliktir. İyi bilinmelidir.
They didn’t like the study which we carried out. (Yaptığımız çalışmalardan hoşlanmıyorduk.)
Bu cümledeki “Carry out”teki “out” edatı ilgi zamirinin yanına çekilemez. Çünkü pharasal verb’dür.
This is the woman on whom we performed the operation. (Bu ameliyat ettiğimiz kadındır.)
The crime of which he was accused was very leniet. (Suçlandığı suç çok hafifti.)
Lenient: hafif
Accuse: suçlamak
Arraign: suçlamak
Blame: ayıplamak, suçlamak
She lost her bag in which there was alot of money. (O içinde çok parası olan çantasını kaybetti.)
There be: bulunmak, var olmak
There must be something which we can do. (Yapabileceğimiz bir şey olmalıdır.)
The car in which we were had had brakes. (İçinde olduğumuz araba bozulmuştu.)
His stepfather, whit whom he is living, is not kind to him. (Birlikte yaşadığı babası ona karşı nazik değildi.)
***Non- Defining yapı olduğu için virgülün kullanımına ve edat ile kullanıldığı için “who”nun “whom”a döndüğüne dikkat ediniz.
The horse on which he was kept stoping to eat grass.(Üzerinde olduğu at, ot yemek için hep durdu.)
Burada “keep”in özel kullanımlarına dikkat çekmek gerekiyor.
Keep (kept, kept): tutmak, saklamak, işletmek....................otuza yakın anlamı var.
Keep on + V1+ing : .......meye devam etmek
Keep + V1+ing : durmadan .........mek
He kept on speaking. (O konuşmaya devam etti.)
He kept speaking. (O durmadan konuştu.)
“Stop” fiili için de benzer bir özellik vardır.
Stop + Gerund: .........meye ara vermek
Stop + Infinitive: .........için durmak
We stoped smoking. (Sigara içmeye ara verdik.)
We stoped to smok. (Sigara içmek için durduk.)
OF WHOM ve OF WHİCH
...ki onu, ...ki onların anlamında da çevrilebilirler.”of whom” canlılar için; “of which” cansızlar için kullanılır. bu iki ilgi zamiri bir grup isminde bazılarını tanımlarken kullanılır.
I have four sons who are students. (Öğrenci olan dört oğlum var.)
Bu cümlede sıfat cümleciği (öğrenci olan) çocukların hepsini niteler. Peki bu dört cocuğun hepsi değilde, ikisi veya üçü öğrenci olsa cümlemizi nasıl söyleyeceğiz? İşte burada “of”whom ve of which” devreye girer.
Eğer ikisi öğrenci olan dört cocuk var ise cümle şöyle kurulur:
I have four sons, two of whom are students. (İkisi öğrenci olan dört oğlum var.)
Virgüle ve gruptan belirtilmek istenen sayının ilgi zamirinden önce geldiğine dikkat ediniz. Bu kullanımda artık sıfat cümleciği dört cocuğu değil; ilgi zamirinden önce gelen ve çocuklardan ikisini belirten “two”yu niteler.
He had many houses which were in Ankara. (Onun Ankara’da olan bir çok evi vardır.)
He had many houses, some of which were in Ankara. (Onun, bazıları Ankara’da olan bir çok evi vardır.)
My friend has three cars, on of which is a foreign mark. (Arkadaşımın biri yabancı markaolan üç arabası vardır.)
I have three friends, for one of whom I bought a present. (Birisi için hediye aldığım üç arkadaşım vardır.)
I have got a hundred students, fourty of whom are married. (Kırkı evli olan yüz öğrencim vardı.)
***Not: İlgi zamirlerinin kullanımında zaman uyumu olmaz.
WHOSE
...ki onun, ...ki onların anlamındadır. İyelik belirten zamirdir. Son on yılın KPDS sınavlarında en çok sorulan ilgi zamiridir. Sınav tekniği kolay, uygulaması zordur. Hem canlı hem de cansızlar için kullanılır. direk sorulması beklenen bir konudur.
The woman who was wounded was carying. (Yaralanan bayan ağlıyordu.)
Wound: yaralamak, .....ın gönlünü kırmak
The woman whose husband was wounded was carying. (Eşi yaralanan bayan ağlıyordu.)
***Not. Mutlaka ama mutlaka “whose”dan önce ve sonra bir isim olmalıdır. Sonrasında bir zamir veya başka bir kelime gelemez. Sonrasında gelen ismin önünde kesinlikle “the” artikeli olamaz. Bu özellik posessive’likten kaynaklanmaktadır.
I bought a car whose engine was out of order.(Motoru bozuk olan bir araba aldım.)
The houses whose roofs were shaking in the storm collapsed.(Çatıları fırtınada sallanan evler yıkıldı.)
Collapse: yıkılmak
Our manager,whose son studies in the USA will go there next month. (Oğlu USA’da okuyan müdürümüz önümüzdeki ay oraya gidecek.)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Pazar 30. 01. 2000
İlgi Zamirleri konusunda şimdiye kadar gördüğümüz, konunun gramatikal boyutuydu. Bir de bu konuda kısaltmalar var. Asıl problem kısaltmalarda çıkmaktadır. Bu kısaltmaların uygulamada görülmesi ve çözülmesi çok önemlidir. Konunun esprisi budur. İyi kavranırsa anlama ve çeviriye yönelik rahatlama sağlanır.
Ayrıca yaklaşık 50 sayfalık not verilecek. Bu not hem gramer hem de kelimeleri içerecek. Aralıklı öğrenmeyi (yaklaşık üç ay içinde) uygulayarak bu notu iyi öğrenmek KPDS için çok önemli bir avantaj sağlayacaktır.
Gördüğümüz ilgi zamirleri dışında da pek sık kullanılmayan bazı ilgi zamirleri vardır. Bunları da öğrendikten sonra kısaltmalara geçeceğiz.
DİĞER İLGİ ZAMİRLERİ
Where: ...ki oraya, ...ki orada. Nitelenen isim yer ismi ise kullanılır.
When: ...ki o zaman. Nitelenen isim bir zaman ismi ise kullanılır.
Why: ...ki onun için. Nitelenen isim bir sebep ismi ise kullanılır.
Bu ilgi zamirlerinin üçü de cansızlar için kullanılır. “which”in alternatifleridirler. Bunlardan en sık kullanılanı “where”dir. Bazı sınavlarda “where”nin sorulduğu görülür. Diğer ikisinden pek soru gelmez.
The hotel where we stayed last year was closed down. (Geçen yıl kaldığımız otelkapatıldı.)
Close down: kapatmak (bir kapıyı kapatmak sadece “close” ile söylenir. Soyut anlamda bir şeyi kapatmak)
Eğer bu cümlede ilgi zamirinin yeri boş bırakilsa ve şıklarda da “which” ve “where” olsa “where” tercih edilmelidir. Ayrıca “at which” de where yerine kullanılabilir.
The hotel which we bought last year was full of tourist. (Geçen yıl aldığımız otel türist doluydu.)
Full of: bir şey ile dolu.
Bu cümlede “where” kullanılamaz. Çünkü “...ki orada biz aldık” gibi bir anlam çıkar. Bu nedenle “which” kullandık. Demekki “which ve where” tercihi cümlenin anlamı çözülerek yapılmalıdır.
I can not forget the moment when we first met. (İlk karşılaştığımız anı hatırlamıyorum)
“when” kullandık. Çünkü nitelenen isim bir zaman ismi ise “which” yerine “when” tercih edilir.
I can not understand the reason why they have resign.(Onların niçin istifa ettiklerini anlayamıyorum)
“why” çok nadir kullanılır. Sadece “the reason” ile birlikte kullanılır. Bu üç ilgi zamirinden en sık kullanılanı “where”dir. Bu üç kullanım da genellikle nesnel formda olup “....dığı” şeklinde çevrilirler.
What
Mayıs KPDS’de çok sık rastlanır. Önemli bir ilgi zamiridir. En önemli özelliği kendisinden önce bir ismin kullanılmadığıdır. Bu özellik “what”ın en önemli ayırd edici özelliğidir.
O zaman akla şöyle bir soru gelmelidir. Madem ki öncesinde bir isim yok peki “what” ilgi zamiri olarak neyi niteler? Bu soruya cevep verebilmek için “what”ın orjinine inmek gerekir. Aslında “what” isim olarak “the thing” den gelmektedir. “the thing”de bir isimdir ve kendisinden sonra ilgi zamiri olarak “which” veya “that” gelir. Bu durumda eğer “what” kullanılırsa “the thing that” in yerini alır. Bu nedenle “what”tan önce isim yoktur. Örnek üzerinde bu açıklama daha iyi anlaşılacaktır.
The things that you said were not true. (Söylediğiniz şeyler doğru değildi.)
Bu cümlede yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda “the things that” yerine “what” kullanırsak cümlemiz şöyle olur:
What you said was not true. (Söylediğiniz doğru değildi.)
“what” kullanılırken, yerini aldığı “şeyler”in tekil-çoğul durumu belirsizdir. Inglizce’de belirsizlik durumunda daima tekil kullanıldığından “what” ile her zaman tekil kullanılır. Çevirisinde de genellikle “şey” söylenmez.
I can not understand what you speak. (Konuştuklarınızı anlayamıyorum veya Ne konuştuğunuzu anlayamıyorum.)
Can not: kullanımı bir sürekliliği ifade eder. Can’t:kullanımı bir noktada olan olayı ifade eder.
“what” da bir ilgi zamiri olduğundan duruma göre “...en ...an” veya “...dığı” şeklinde çevrilir.
What is claimed can not be approved. (İddia edilenler onaylanamaz.)
The things that are claimed can not be approved. (İddia edilen şeyler onaylanamaz.)
Görüldüğü gibi ikisinin de anlamı aynıdır. Eğer “the things that” yerine “what” kullanılmış ise çeviride “şey” söylenmemesi daha uygun olur. Zaten “şey”i dememek için bu kullanıma gidilmiştir.
What is important is your health. (Önemli olan sağlığınızdır.)
What they put forwad can’t be justified.(Onların ortaya koydukları haklı gösterilemez.)
Put forth / forwad: ortaya koymak
Just: doğru, dürüst, adaletli, haklı
Justly: haklı olarak
Justness: doğruluk, dürüstlük, haklılık
Justice: adalet, mahkeme, yargıç, dürüstlük, hakbilirlik
Justifiable: hakverilebilir, savunulabilir
Unjustifiable: hakverilemez, savunulamaz
Justification: haklı neden, gerekçe, haklı gösterme
Justify: haklı göstermek, temize çıkarmak
What you are doing is not consistent with what you are saying.(Yaptıklarınız söyledikleriniz ile tutarlı değil.)
Consist with: ...ile tutarlı, ...ile uyuşan. (Sıfat ve edattan oluşan bileşik ir edattır. Inglizcede genellikle sonu “ent” ile biten kelimeler sıfattırlar.)
Those Yapısı
Bekleyen öğrenciler, bekleyen insanlar, bekleyen kişiler gibi ifadeler yerine bazen “bekleyenler” terimi kullanılmaktadır. Bu özellik bütün dillerde vardır. İlgi zamirlerinin olduğu bir cümleyi bu şekilde kurarsak yapı nasıl olur??
The students who are waiting for you want to see you. (Sizi bekleyen öğrenciler sizinle görüşmek istiyorlar.)
Bu cümleyi “Sizi bekleyenler sizinle görüşmek istiyorlar” şeklinde yazacak olursak;
Those who are waiting for you want to see you. (Sizi bekleyenler sizinle görüşmek istiyorlar.)
“those” genelde çoğullar için kullanılır. Eğer nitelenen isim söylenmek istenmezse mutlaka “those” kullanılmalıdır. Zaten Inglizcede eğer isim kullanılmıyorsa mutlaka onun yerine bir zamir kullanılır kuralı vardır. Önemlidir, iyi öğrenilmeli.
Those who study more are usually succesful. (Daha fazla çalışanlar genellikle başarılıdırlar.)
Those who you talked to.(Sizin konuştuklarınız.)
Diğer ilgi zamirleri konusundan özellikle “what” ve “those” kullanımını iyi bilmek gerekir. “what” görüldüğü yerde “the things that”; “those” görüldüğü yerde “people” yazmak işimizi daha da kolaylaştıracaktır.
İlgi Zamirlerinde Kısaltma
Özne durumunda (...en, ...an) iken kısaltma:
1.) Active cümlelerde
Bir komplike cümlede bir temel cümle (main clouses) ve bir yan cümlecik (subordinate clouses) vardır. Main clouse’da kesinlikle kısaltma yapılamaz. Kısaltma yan cümlecikte yapılır. Konumuz sıfat cümlecikleri olduğuna göre yapacağımız kısaltma sıfat cümleciğinde olacaktır. (Bu konuya hakimiyet için belli ipuçları geliştirilebilir.)
I don’t approve of the events which are occuring in the area. (Bölgede meydana gelen olayları onaylamıyorum.)
Main clouse: Idon’t approveof the events. (Olayları onaylamıyorum.)
Subordinate clouses: The events are occuring in the area. (Olaylar bölgede meydana geliyor.)
Kısaltma yapılırken ilgi zamiri ile beraber “be” fiili de cümleden atılır. Çünkü sadece ilgi zamiri kısaltılsa “...en, ...an” anlamı verilemez. Bu yüzden ilgi zamiri ile beraber “be” fiili de kısaltılır. Geriye sadece “gerund” kalır ve “...en, ...an” anlamı verilmiş olur. O halde cümlemiz kısaltılmış şekliyle
I don’t approve of the events occuring in the area. (Bölgede meydana gelen olayları onaylamıyorum)
Geliştireceğimiz ipucu: Eğer bir cümlede bir isimden hemen sonra bir “gerund” varsa burada bir ilgi zamiri kısaltması vardır demektir.
Occur: olmak, vukku bulmak, meydana gelmek
Approve of: ...i onaylamak, ...i tasvip etmek (of: ...nın demektir. Inglizce’de ...nın onaylamak diye söylenir. Türkçe’de bu ...i onaylamak şeklinde ismin “i” –ki Inglizcesi “to”dur- haliyle söylenir. Ama gerçek edatı “of”tur. Türkçe mantığının böyle olmasından dolayı KPDS’de gelebilir. Bununla birlikte böyle yapıda olan diğer fiilleri de öğrenmek gerekir.)
The women working (Çalışan bayanlar.)
The students demonstrating. (Gösteri yapan öğrenciler.)
The PM visiting Germany. (Almanya’yı ziyaret eden Başbakan.)
Kısaltmadan sonra yan cümlecik tek bir sıfat sözcüğü gibi başa da alınabilir. Ama yaygın kullanım yukarıdaki gibidir. Yani yukarıdaki ifadeler şöyle de yazılabilir:
The working women (Çalışan bayanlar.)
The demonstrating students. (Gösteri yapan öğrenciler.)
The visiting Germany PM. (Almanya’yı ziyaret eden Başbakan.)
Kısaltma yapılmış yan cümleciklerde olayların zamanı belirsizdir. Main clouse’dan kısaltılan olayların zamanı çıkarılabilir.
The children who make noise. The chijdren who making noise. (Gürültü yapan cocuklar.)
Kısaltılacak cümlede fiil “ing”li değilse bile kısaltılırken “ing”li yazılır.
2.) Passive cümlelerde
I don’t recognize the man who was killed. (Ben öldürülen adamı tanımıyorum)
Bir yapının passive olabilmesi için mutlaka “be” fiili olmalı dır. Oysa burada kısaltma yapılırken “be” fiili cümleden atılıyordu. Demek ki kısaltılan bu yapılarda V3 tek başına passive anlamı veriyor. Kısaltılmış haldeki cümlemiz şöyle olur:
I don’ recognize the man killed. (Ben öldürülen adamı tanımıyorum.)
Geliştirceğimiz ipucu: Eğer bir cümlede bir ismin hemen sonrasında tek başına bir V3 varsa burada bir ilgi zamiri kısaltılmıştır demektir.
The method used (Kullanılan metod.)
The language spoken (Konuşulan dil.)
The car sold (Satılan araba.)
The man speaking. (Konuşan adam)
The man spoken. (Konuşulan adam)
The boy beating his friend. (Arkadaşlarını döven çocuk.)
The boy beaten. (Dövülen çocuk.)
The employee sending this pocket. (Paketi gönderen memur.)
The employee sent. (Gönderilen memur.)
The members appointing. (Atanan üyeler.)
The members appointed. (Atanan üyeler.)
Çoğu fiillerin (düzenli fiiller) birinci ve ikinci halleri birbirine eşittir. Bu nedenle “Simple Past” ve kısaltmadaki “Passive” yapısı karışıklığı doğuyor. Bu karışıklık nasıl giderilebilir? Önümüzdeki ders öğreneceğiz.
ÇARŞAMBA 02. 02. 2000
İlgi Zamirlarinin kısaltılması konusunu pekiştirmek için birkaç örnak yazalım. Çünkü önemli bir konudur. Çalışırken en fazla egzersizin bu konuda yapılması gerekir.
We can’t approve of the events occuring in the region. (Bölgede meydana gelen olayları onaylayamayız.)
Occur:
Take place: olmak, vukku bulmak, meydana gelmek
Happen:
Bu tür cümleleri çevirirken İlgi Zamiri cümleciğini daire içine alıp, kalan kısmı çeviririz. Daha sonra İlgi Zamiri cümleciğini de çevirip, cümledeki isimden önce söyleyerek tüm cümleyi çevirmiş oluruz.
I haven’t received yet the letter sent. (Gönderilen mektubu henüz almadım.)
I haven’t received yet sent. the letter (Gönderilen mektubu henüz almadım.)
İlgi Zamirinin kısaltmasından sonra geriye kalan ve passive’lik anlamını katan V3 , bir sıfat sözcüğüymüş gibi aynı gerund’ daki harekete sahip olup, ismin önüne getirilebilir. Yukarıdaki cümleyi bu açıklamaya göre yazdık. İkisinin de anlamı aynıdır.
The matter reported revealed his innocence.(Bildirilen husus onun suçsuzluğunu ortaya çıkardı.)
Önceki dersimizde, düzenli fiillerin V2 ve V3 hallerinin birbirine eşit olmasından dolayı Passive durumdaki İlgi Zamirleri cümleciğinin kısaltılmasında Simple Past – kısaltmadaki Passive karışıklığından bahsetmiştik. Ayrıca bu karışıklık nasıl çözülebilir diye bir soru sormuştuk. Bu sorunun cevabını şimdi öğrenelim:
Böyle bir cümlede V3 olan ismin yanında olandır. İsmin yanında olma özelliği ile Passive’lik anlamını veren V3 fiilini ayırd etmiş oluyoruz. Diğeri ise çekime girmiş ve V2 olarak kullanılan fiildir.
Veil: örtmek
Reveal: ortayaçıkarmak
He had to accept the price offered. (Önerilen fiatı kabul etmesi gerekti.)
The information given as regards this was not true. (Buna ilişkin olarak verilen bilgi doğru değildi.)
Redard: ...e ilişkin
The police had to disperse the crowd gathering. (Polis toplanan kalabalığı dağıtmak zorunda kaldı.)
Disperse: dağıtmak
Crowd: kalabalık
Gather: toplanmak, bir araya gelmek
İlgi Zamirlerinin kısaltmasında Active ve Passive yapılarının olumsuz yapıları da vardır. Bunun için gerund ve V3 ‘ten önce olumsuzluk eki olan “not” yazmak yeterli olacaktır. Olumsuz yapıdan örnek verecek olursak;
The information not given was true. (Verilmemiş olan bilgi doğruydu.)
İlgi zamirleri cümleciklerinde şimdiye kadar yaptığımız kısaltmalar geçmişte veya şu an içinde olan olayları kapsıyordu. Peki gelecek zaman için yapı nasıldır???
***Not: Geleceğe yönelik kısaltmalarda mastarlardan faydalanılır. Active cümlecikler için active mastar; Passive cümlecikler için passive mastar kullanıyoruz.
The teacher to give the course. (Kursu verecek (olan) hoca)
Yapının ilgi zamiri kısaltması olduğu nasıl anlaşılacak???
Normalde bir cümlede mastar yüklemin hemen yanındadır. İlgi zamirleri cümleciklerinin kısaltmasında ise (ismi nitelediğinden) mastar ismin hemen yanındadır. Bu özelliği ile ilgi zamirleri cümleciklerinin kısaltmasındaki mastarı - ki bu gelecek zaman anlamı katıyor - ayırt etmiş oluyoruz.
The results of the election held last week were not announced. (Geçen hafta yapılan seçimlerin sonuçları ilan edilmedi.)
Announce: ilan etmek, duyurmak
Election: seçim
Hold: (held, held) tutmak, yapmak, durmak
He will not become a candidate in the election to be held next year. (O gelecek yıl yapılacak (olan) seçimde aday olmayacak.)
I didn’t want to participate in the party to be done by our friends. (Arkadaşlarımız tarafından yapılacak (olan) partiye katılmak istemedim.)
Not: Dikkat edilirse “to participate” mastarı yüklemden sonra gelmiştir. Bu nedenle normal olarak kullanılan mastardır. “to be done” olarak passive yapıda kullanılmaış olan mastar ise isimden hemen sonra kullanılmıştır. O zaman bu mastar gelecek zaman anlamını veren mastardır diyoruz. Yapıyı bu şekilde görüp, çeviriyi yapmak çok önemlidir.
The members to participate in the meeting should apply to me as soon as possible. (Toplantıya katılacak olan üyelerin mümkün olan en kısa zamanda bana başvurmaları gerekir.)
The bridge to be constructed (İnşa edilecek (olan) köprü.)
Construct:inşa etmek, yapmak, kurmak
The students to go abroad. (Yurt dışına gidecek (olan) öğrenci.)
The passengers to get on the plane. (Uçağa binecek (olan) yolcular.)
The project to be conducted. (Yürütülecek (olan) proje.)
Conduct: götürmek, yürütmek, taşımak
The man to see you is adoctor. (Sizi görecek (olan) adam doktordur.)
The man to kill (Öldürecek (olan) adam)
The man to be killed. (Öldürülecek (olan) adam.)
The man killing. (Öldüren adam.)
The man killed. (Öldürülen adam.)
The man to kill. (Öldürecek adam.)
The man to be killed. (Öldürülecek adam.)
Aslında “öldürülen adam” ifadesinde de bir “gerund” vardır. Bu cümlenin Inglizcedeki normal yazılımı “the man (being) killed” şeklindedir. Burada “being” kısaltıldığı için yazılmıyor. Bu durumda kısaltmalarda ister aktif ister passif olsun, şu an ve geçmişteki olaylarda “gerund”dan faydalanıyoruz. Gelecekteki olayları da kısaltırken mastarlardan faydalanıyoruz.
Peki mastar neden “...ecek, ...acak” anlamını veriyor? Bunun cevabı “Be to” kalıbında saklıdır.
Be to: Inglizce’de “be to” kalıbı üç yerde kullanılmaktadır.
1. ) ...mektir: My duty is to teach English. (Görevim Inglizce öğretmektir.)
2. ) Gerekir (have to) : I am to leave my countyr. (Ülkemi terk etmem gerekiyor.)
3. ) ...ecek, ...acak (Shall=Will): The President is to visit Romenia.(C.B’nı Romanyayı ziyaret edecek.)
Yalnıv ikinci kullanımda “be to” ifadesi “have to” dan farklı olarak bir “yor” anlamı içerir.
“Be to” ifadesinin bu şekilde üç farklı kullanımı vardır. Kullanımın hangi yapıda olduğunu çerçeveden çıkarıyoruz. Daha çok cümlenin anlamına bakarak uygun düşen ifaseyi kullanıyoruz.
The students who will participate (Katılacak olan öğrenciler.)
The students who are to participate. (Katılacak olan öğrenciler.)
Birinci cümlede “will”, ikinci cümlede “be to” kullanılmıştır. İki kullanımda “...ecek, ...acak” anlamını vermektedir.
İkinci kullanımda ilgi zamiri kısaltmasını yaparsak; ilgi zamiri ile birlikte be fiili de çıkartılacağından sadece mastar kalmış olur ve bu da “...ecek, ...acak” anlamını verir.
Not: Mastarların kısaltma yapısında mutlaka bir tümleç olmalıdır. KPDS’de bu ayrıntı sorulmaz.
Nesne Durumunda (...dığı) İken Kısaltma
1.) Defining (tanımlanan) Yapılarda:
The letter which he had sent was lost. (Onun gönderdiği mektup kayboldu.)
The letter he had sent was lost. (Onun gönderdiği mektup kayboldu.)
Defining yapılarda kısaltma yapılırken sadece İlgi Zamiri atılır. Kısaltılmış bu yapıları görmek ve çevirirken “...dığı” anlamını vermek zordur.
Geliştirilecek İpucu: Bir cümlede, birinci kelimeden sonra virgül olmadan bir şahıs zamiri veya bir isim gelmişse burada mutlaka bir İlgi Zamiri kısaltması vardır demektir. Çünkü Inglizce’de iki isim yanyana gelmez.
We couldn’t decided on the matter they put forward. (Onların ortaya koyduğu konuda karar veremedik.)
I didn’t received the document he sent. (Onun gönderdiği belgeleri almadım.)
The price they asked was to high (Onların söylediği fiat oldukça yüksekti.)
2. ) Non-Defining (Tanımlanmayan) Yapılarda:
Non-Defining yapılarda kısaltma yapılamaz.
Your brother , who(m) I met yesterday, seems very sempathic. (Dün gördüğüm kardeşiniz çok sempatikti.)
Önemli Bir Not
Eğer İlgi Zamirinin nitelediği isimden önce “the first, the only, the last, the second” gibi bir sıra sayısı veya “the most” gibi superlative yapı var ise mastar , gelecek zaman yerine geçmişi vurgulayacaktır.Yani çeviride “...cek, ...cak” eki “...en, ...an” ekine döner.
The man to get out off the bus. (Otobüsten inecek adam)
The firs man to get out off the bus. (Otobüsten ilk inen adam)
İkinci cümlede, İlgi Zamirinin nitelediği “man” isminin önünde bir sıra sayısı olduğu için geçmiş vurgalanmış oldu.
The country not to be represented. (Temsil edilmeyecek ülke.)
The only country not to be represented. (Temsil edilmeyen tek ülke.)
The report to be submitted. (Sunulacak rapor.)
The last report to be submitted. (Sunulan son rapor.)
The man to be killed. (Öldürülecek adam.)
The only man to be killed. (Öldürülen son adam.)
Ahmet was student to leave the classroom. (Ahmet sınıftan ayrılacak öğrenciydi.)
Ahmet was the last student to leave the classroom. (Ahmet sınıftan ayrılan son öğrenciydi.)
PAZAR 06. 02. 2000
Connective Relative Pronouns
Bu yapıda sadece “which” kullanılır. “which” kendisinden önceki bir ismin yerine değil de bir cümleciğin yerine kullanılır. Çeviride de “...ki bu da” olarak çevrilir.
He failed again, which dissappointed his parents. (O yine başarısız oldu ki bu da anne-babasını hayal kırıklığına uğrattı.)
Bu kullanımda “which”, ilgi zamiri “he failed again”in yerini almıştır.
Türkçe’de bu ifade iki ayrı cümle ile söylenir. Inglizce ifadesinde cümlede ilgi zamirinden önceki virgül (,) yapıyı diğerlerinden ayırır. Bu yapıda “that” kullanılamaz. Ayrıca tek virgül olduğu için ilgi zamirinden önceki isim özel isim de değildir. Bu özellikleri ile diğer yapılardan ayırt edilir.
We will have to accros the frontier, which will be dificult. (Sınırı geçmemiz gerekecek ki bu da çok zordur.)
He was rude to the customer officcer, which made things force. (Gümrük memuruna kaba davrandı ki bu da işleri zorlaştırdı.)
Kısaltılması:
He failed again, which upset the whole family. (O yine başarısız oldu ki bu da tüm aileyi üzdü.)
He failed again, upsetting the whole family. (O yine başarısız oldu ki bu da tüm aileyi üzdü.)
Aktif yapıda olduğu için kısaltmada gerund kullanıldı.
The goverment made investiment in education, leading to welfare. (Hükümet eğitime yatırım yaptı ki bu da refaha yol açtı.)
İnvestiment: yatırım
Lead to: ...e yol açmak
Whole: tüm, bütün (sayılamayanlarda kullanılır, the’yı başa alır. the whole)
All: tüm, bütün (sayılabilenlerde kullanılır, the’yı sona alır. all the)
The patient didn’t respand to treatment, dissappointing all doctors. (Hasta tedaviye cevap vermedi ki bu da tüm doktorları hayal kırıklığına uğrattı.)
Not: Test çalışmalarında connective yapısının kısaltması virgülden sonraki fiil boş bırakılarak çok sorulur.
İlgi Zamirlerinin Kısaltmaları İle İlgili karışık Örnekler
İt was difficult to arrange a date which was convenient for everyone. (Herkes için uygun olan bir tarih bellirlemek zordu.)
Arrange: ayarlamak, düzenlemek, belirlemek
Convenient: uygun, elverişli
İnconvenient: uygun olmayan
Treat: davranmak, tedavi etmek
Threaten: tehdit etmek
Threat: tehdit
İlgi Zamirlerinin olduğu komplex cümleleri çevirirken ilk önce sıfat cümleciği gözardı edilerek kalan yapı çevrilir. Daha sonra sıfat cümleciği çevrilir. Sonrasında sıfat cümleciği, ilgi zamirinin nitelediği isimden önce söylenerek yapı çevrilmiş olunur. Komplex cümleleri, bu şekilde çevirerek sık egzersiz yapmak süratlı anlama alışkanlığını geliştirecektir.
The man who was arrested finally confessed to being a spy. (Tutuklanan adam sonunda bir casus olduğunu itiraf etti.)
Arrest: tutuklamak, durdurmak
Spy: casus
Confess to: itiraf etmek
We had to give up the research which we have already undertaken. (Daha önce üstlendiğimiz araştırmayı bırakmamız gerekti.)
Already: halıhazırda, ...mış bile(tek başınakullanıldığında), daha önce (bağlantılı cümlelerde)
Research: araştırma
Undertaken: üstlenmek
My collage, with whom I have been working for long, has decided to give in his resignation.(Uzun süredir beraber çalışmakta olduğum meslektaşım istifasını vermeye karar vermiş.)
Collage: meslektaş
Give in: vermek (verilen soyut bir şeyse “give” nesneye “in” edatı ile geçiş yapar)
Conterpart: karşı taraf (bakanlar için)
The minister, whose life has been threatened, applied to the police for protection. (Yaşamı tehdit edilen bakan koruma için polise başvurdu.)
Protect: korumak
Protection: koruma
Expect: ummak, beklemek
Except: hariç, dışında
Treat: davranmak, tedavi etmek
Threaten: tehdit etmek
Threat: tehdit
The inflation rate, expected to be 20 %, has already passed the target.envisioned. (% 20 olması beklenilen enflasyon oranı belirlenen hedefi geçmiş bile.)
Envision: göz önüne almak, öngörmek, belirlemek
Envisage: syn envision
Target: hedef
The information we have obtained was not reliable.(Elde etmiş olduğumuz bilgiler güvenilir değildi)
Reliable: güvenilir
Obtaine: elde etmek, sağlamak
We have to find new alternative energy resources to be used instead of fossil-fuel. (Biz, fosil yakıtları yerine kullanılacak yeni bir alternative enerji kaynağı bulmak zorundayız.)
Resourch: kaynak
Sourch: kaynak
İnstead of: ...nın yerine , -cek yerde
İn place of: ...nın yerine, -cek yerde
Renewable: yenilenebilir
PREPOSİTİONS
Türkçe ile batı dilleri arasındaki en büyük farklılık edatların kullanımındadır. Türkçe’de edatlar hangi ismi etkilerse o ismin sonrasında gelir. Inglizce’de ise edatlar isimden önce gelirler.
Inglizce’de edatların kullanım yerleri ismin yanıdır. Ama ismi nitelemezler. Çünkü ismi niteleyen sıfatlardır. Tanımından da anlaşılacağı gibi edatlar, tek başlarına kullanılmayan, bir isim ile kullanılp o ismin anlamını tamamlayan kelime gruplarıdır. Edatlar ism ile beraber kullanıldıklarından Inglizce’de üç kullanım yerleri vardır.
1.) İsimler ile for money
2.) Zamirler ile for them
3.) Gerundlar ile for learning
Bir cümlede çeviri yaparken edatların etkilediği ismi bulmak problemlidir. Çünkü edatların Inglizce’deki kullanımı Türkçe ile terstir. Biz yüze yakın sıklıkla görülebilen edatları öğreneceğiz. Basit ve komplex olmak üzere iki gruba ayırarak edatları öğreneceğiz.
Basit Edatlar
In: içinde (sabit durumda ve dışında olmayan)
At: ...de, ...da
Into: içinde (harakat olduğunda)
On: üzerinde (statik olarak)
Onto: üzerinde (dinamik olarak)
Under: altında
Up: yukarıya, yukarıda
Down: aşağıya, aşağıda
After: ...den sonra
Before: ...den önce
With: ile
Without: ...sız
Of: ...nın (telafuzu hafif bir “v” sesi iledir)
Off: haricinde, dışında (tek başına kullanılmaz, değimselleşmiş kalıplarda. “of” olarak telafuz edilir.)
By: ile, tarafından, ...e kadar
Near: ...nın yakınında, ...e yakın
Next to: ...nın yanına, bitişiğinde
Like: gibi
Unlike: aksine
As: olarak
From: ...den, ...dan, (somut olarak)
Out of: ...den, ...dan (soyut olarak)
Beyond: ötesinde
Behind: arkasında
Beneath: (yerin) altında
Beside: ...den başka, ...nın yanında
Over: üstünde (temas olmadan) “over” bir önek olarak kullanılrsa sonrasındaki kelimeye “aşırı, fazla” anlamını katar. Bu kullanımdaartık edat değildir.
2.) Komplex Edatlar
Bu edatlarda KPDS’de bir-iki soru geliyor.
İn spite of: ...e rağmen
Despite:
Due to
Owing to
On account to: ...den dolayı
Becouse to
İn view of
KPDS’de genelde bu iki gruptan soru gelmektedir.
Regarding
Concerning
As regards: ...e ilşkin
With regard to
About
İn case: ...durumunda
İn the event of
İn terms of: itibariyle, bakımından
With respect to: ...e göre (kıyaslamada)
According to: ...e göre (görüş belirtirken)
İn addition to: ...e ilaveten
İnstead of ...nın yerine, ...cek yerde
İn place of
Rather than: ...den ziyade
Apart from: ...den başka
Prior to ...den önce
Before
Unlıke
İn contrast to ...nın aksine
Different from
As well as: hem.......hem, yanısıra
İn relation to ...e oranla
İn proportion to
For my part: bana göre
By way of: yoluyla
By means of: vasıtasıyla
Except = except of:...hariç, ...dışında
From the point of view of
İn terms of bakımından
With regard to
For my part bana göre
As far as I am concerned
As well as
İn addition to ayrıca, yanısıra
Besides
Appart from
Çarşamba. 09. 02.2000
NOUN CLOUSES
Sıfat Cümlecikleri kadar zor olmayan ama önemli bir konudur. Önce mantığını kavramak gerekir. Sıfat Cümleciklerinde bir isim bir sıfat sözcüğü gibi bir cümlecik tarafından niteleniyordu. Noun Clouses’larda ise kullandığımız isimler (veya zamirler) bu cümlecikten etkilenirler.
Bir cümlede isimler özne, nesne ve tümleç durumundan biri ile kullanılabilirler. Demekki Noun Clouses’lar (ismin yerine kullanıldıklarından) da bir complex cümlede özne, nesne veya tümleç olarak kullanılabilirler. Bu durumda isim bir kelime ile değil de bir cümlecik ile ifade edilmiş olur. Başka bir değişle bir ismin kullanılabildiği her yerde bir Noun Clouses kullanılabilir.
Bunu İnglizce’deki cümle kuruluşu üzerinde gösterecek olursak;
S V O Tümleç
Bu cümle yapısında bir noun clause S, O ve tümleç durumundan biri ile ifade edilebilir.
I know his failure. (Ben onun başarısızlığını biliyorum.)
Bu cümledeki “failure”(başarısızlık) kelimesi isimdir ve cümlede nesne konumunda kullanılmıştır. Bu isim yerine bir cümlecik de gelebilir. Dolayısıyle bu cümlecik bir noun clause olmuş olur ve nesne durumunda kullanılmış olur. “failure” ismi yerine “he has failed”(O başarısız olmuş) cümleciğini kullanabiliriz. Ancak burada iki cümlecik olduğu için bu iki cümleyi bağlayacak bir bağlaca ihtiyacımız vardır. Bu şekilde cümlemiz;
I know that he has failed. (Biliyorum ki o başarısızdır.)
Yalnız bu çeviri konuşma dili için geçerlidir. Yazı dilinde ve sınavda kesinlikle böyle çevirmiyoruz. Bağlacın anlamını “ki” olarak değil de cümleciğe yükleyerek çeviririz. Bu açıklamalardan sonra artık cümlemizi şu şekilde çevirebiliriz:
Onun başarısız olduğunu biliyorum.
Not: Yan cümleciklerin türkçeye çevrilirken öznenin “ın” eki alarak çevrildiğini hatırlayınız. Sıfat cümlecikleri de dahil bu konuyu işlerken temel cümle, yan cümlecik gibi kavramları da göreceğimizden bunlara hakim olmak gerekir.
İsim Cümlecikleri İle Kullanılan Bağlaçlar
İsim cümlecikleri ile üç tür bağlaç kullanılr.
1. ) That: -ki (En çok kullanılan bağlaçtır. Olaya tek yönlü bakar.)
2. Whether: ...ip ...imediği (Olaya iki yönlü bakar. “or not” ile beraber de kullanılabilir.)
3. Question Word: Tüm soru kelimeleri isim cümleciklerinde bağlaç olarak kullanılabilir.
Bu bağlaçların anlamları farklı ama kullanılış biçimleri aynıdır. Bu nedenle en sık kullanılan “that”i önce iyi öğreneceğiz. “that”in kullanımı iyi çözülünce sistem aynı olduğu için diğerleri de rahat bir şekilde anlaşılır.
THAT
Daha önce de söylendiği gibi Noun Clouses’lar (NC) complex bir cümlede üç durumda kullanılabilirler. Şimdi bunları madde madde inceleyelim:
A) Özne Olarak İsim Cümlecikleri
Bu yapıda genelde formülsel olarak cümle şöyledir:
It is + (sıfat) that + NC
Böyle bir cümle kuruluşu görüldüğünde, bu bir isim cümleciğidir ve özne durumunda kullanılmıştır diyebiliriz.
It is clear that he will confess to his guilt. (Onun suçunu itiraf edeceği açıktır.)
Özne durumundaki NC’lar “what” sorusuna cevap verirler. Örneğin bu cümleye sorarsak;
What is clear? That he will confees to his guilt (Onun suçunu itiraf edeceği) şeklinde cevap alırız.
Inglizce’de normalde bir cümlede özne cümlenin başındadır. Bu nedenle yukarıdaki cümle kuruluşunun ikinci bir alternatifi de vardır. Orijinal kullanım da ikinci kullanımdır. Birinci kullanımda özne sona alındığı için çekili fiile bir özne gerekliliğinden “it” özne olarak kullanılmıştır. Burada “it” asıl öznenin yerini tutar. İkinci kullanımda ise özne asıl yerine çekileceğinden artık “it” kullanımına gerek yoktur. Inglizce’de asıl kullanım ikinci dediğimiz kullanımdır. Ama zor olduğu için birinci kullanım daha yaygındır. Bu durumda NC’ların özne olarak kullanımı iki farklı şekilde yazılabilir. Şimdi yukarıdaki cümleyi bu açıklamaya göre yazalım:
It is clear that he will confess to his guilt. (Onun suçunu itiraf edeceği açıktır.)
That he will confess to his guilt is clear. (Onun suçunu itiraf edeceği açıktır.)
Her iki kullanımda da anlamı aynıdır. KPDS’de cümlelerin % 90’nı bu yapıdadır. Direk olarak da 2-3 soru gelebilir.
It is difficult that he will give it up. (Onun ondan vazgeçeceği zordur.)
That he will give it up is difficult. (Onun ondan vazgeçeceği zordur.)
Böyle cümleleri “vazgeçmesi” şeklinde de çevirebiliriz.
It was very hard that we overcame this issue. (Bu meselenin üstesinden gelmek çok zordu.)
That we overcame this issue was very hard. (Bu meselenin üstesinden gelmek çok zordu.)
It is + Sıfat formülünde kullanılan sıfat yerine daha önceki bilgilerimizden biliyoruz ki sıfat cümlecikleri de kullanılabilir. Ayrıca yine biliyoruz ki sıfat cümleciklerinin kısaltmasında eğer aktif ise “gerund” eğer passive ise “V3”kullanılıyordu. Demekki formüldeki sıfat yerine bir gerund veya bir V3 de kullanılabilir.
It is expected that they will resume peace talks. (Onların barış görüşmelerine yeniden başlayacakları beklenilmektedir.)
That they will resume peace talks is expected. (Onların barış görüşmelerine yeniden başlayacakları beklenilmektedir.)
Resume: yeniden başlamak (restart ve rebegin kelimelerinin yerine kullanılır. KPDS’de çok geçer.)
It is known that our world is round (Dünyamızın yuvarlak olduğu biliniyor.)
It is suprising that he has escaped. (Onun kaçışı şaşırtıcıdır.)
Bu yapılarda iki cümlecik olduğu için haliyle zaman uyumu da aranmalıdır. Şimdilik sadece gramatikal boyut ile uğraşacağız. Zaman uyumuna dikkat etmekle beraber daha sonra detaylı olarak öğreneceğiz.
B) Nesne Olarak İsim Cümlecikleri
Bu yapıda isim cümlecikleri nesne konumundadır. Cümlede nesne konumunda bir isim yerine bir isim cümleciği kullanılır.
We learnt that they had agreed on the matter.(Onların mevzuda hemfikir olduklarını öğrendik.)
Nesne yapısındaki isim cümlesini, yükleme kimi, neyi, kime, neye sorularını sorarak bulabiliriz. Bu yapının tek kullanımı vardır. İsim cümleciği özne durumundaki gibi hareket edemez.
The judge decided that the suspect was innosent. (Hakim zanlının masum olduğuna karar verdi.)
The judge decided this. (Hakim buna karar verdi.)
Dikkat edilirse ikinci cümlede nesne “this” dir ve tek bir kelimeden oluşmuştur. Birinci cümlede ise cümlenin nesnesi bir isim cümleciğidir. Nesne harakatinin her iki cümlede aynı olduğuna dikkat edininiz.
Suspect: zanlı, şüpheli
İnnosent: suçsuz, masum
Judge: hakim, yargılamak
C) Tümleç Olarak İsim Cümlecikleri
Tümleçler, özne, yüklem ve nesne dışında cümleyi tamamlayan yapılardır. Inglizce’de “be” ve “become” (olmak) fiillerinden sonra gelen kelimeler tümleçtirler.
My father is an engineer. (Benim babam bir mühendistir.)
My advantage is that I can speak three foreign languge. (Benim avantajım üç dili konuşabilmemdir.)
My belief is that yo will get over this problem. (İnancım sizin bu sorunu aşacağınızdır.)
Get over: üstesinden gelmek
Their claim is that the minister got involve in corruption. (Onların iddiası bakanın yolsuzluğa karışmasıdır.)
Get involve in: ...e bulaşmak (daima nesneye in ile geçer.)
Corrupton: bozulma, yolsuzluk
Whether = If
....ip ....imediği anlamında olup, olaya iki yönlü bakan bir bağlaçtır. Whether bağlacı bazen “or not” da alabilir. Genellikle “or not” ifadesi parantez içinde verilir. Bu bağlacın değişik konumlu isim cümleciklerindeki kullanımını görelim.
It is not known whether he has ratified the bill. (Onun yasa tasarısını onaylayıp onaylamadığı bilinmiyor.)
Ratify:
Specify:
Approve of: onaylamak
Notify:
Yukarıdaki cümleyi (isim cümleciği özne konumunda olduğu için) şu şekilde de yazabiliriz. Anlamı aynıdır.
Whether he has ratified the bill is not known.
Not: Cümlede özne konumunda olan isim cümleciği başa alınırsa bu kullanımda bağlaç olarak “If” kullanılamaz.
I am not sure whether he has accepted the offer.(Onun öneriyi kabul edip etmediğinden emin değilim.)
No one knows whether they live in the country or not. (Onların ülkede yaşayıp yaşamadıklarını kimse bilmiyor.)
My doubt is whether they will stay or not. (Benim kuşkum onların kalıp kalmayacağıdır.)
Not: Gramatikal olarak isim cümleciklerinde bağlaçlardan sonra daima bir özne vardır.
24 Haziran 2007 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
hi dee hi ingilizcetenses.blogspot.com admin discovered your site via yahoo but it was hard to find and I see you could have more visitors because there are not so many comments yet. I have found site which offer to dramatically increase traffic to your blog http://massive-web-traffic.com they claim they managed to get close to 4000 visitors/day using their services you could also get lot more targeted traffic from search engines as you have now. I used their services and got significantly more visitors to my blog. Hope this helps :) They offer best services to increase website traffic at this website http://massive-web-traffic.com
Yorum Gönder